Lüksemburg genelinde perakendeciler ve dağıtımcılar, Coca-Cola ürünlerini raflardan ve otomatlardan kaldırma sürecine hız verdi. Belçika’daki Coca-Cola Europacific Partners tarafından başlatılan geri çağırma işlemi, Lüksemburg da dahil olmak üzere Avrupa’nın birçok bölgesine yayıldı. Bu kararın alınmasının nedeni, bazı ürünlerde tespit edilen yüksek seviyedeki klorat miktarı oldu.
Lüksemburg Veterinerlik ve Gıda Güvenliği İdaresi tarafından yapılan açıklamada, aşırı klorat tüketiminin kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltabileceği ve böbrek rahatsızlıklarına yol açabileceği uyarısında bulunuldu.
Auchan Lüksemburg'un pazarlama ve iletişim departmanından bir yetkili, basına yaptığı açıklamada, 2.500’den fazla etkilenen ürün paketinin tespit edildiğini ve Coca-Cola temsilcilerinin bu ürünleri mağaza raflarından kaldırmak üzere görevlendirildiğini belirtti. Yetkili, "Bu tür olaylar mağaza operasyonlarımızı etkileyebilir ancak ekiplerimiz süreci sorunsuz yönetebilecek kapasiteye sahiptir." dedi.
Lüksemburg genelinde birçok otomatın içeriğini yöneten Dallmayr Lüksemburg, geri çağrılan ürünleri depolarında izole ettiklerini ve otomatlardan tamamen kaldırdıklarını duyurdu. Şirketten yapılan açıklamada, "Geri çağırma işlemi toplam satış hacmimize kıyasla küçük bir miktarı kapsıyor ancak tüketici sağlığı önceliğimizdir." ifadelerine yer verildi. Ayrıca, Coca-Cola Europacific Partners tarafından hazırlanan uyarı etiketleri otomatlara yerleştirilerek tüketicilere bilgi verildi.
Lüksemburg’un önde gelen içecek dağıtım şirketlerinden Munhowen, geri çağrılan ürünlerin iadesi için Coca-Cola’nın güvenlik protokollerine uygun bir süreç yürüttüğünü açıkladı. Benzer şekilde, Cactus süpermarket zinciri de etkilenen tüm stokları envanterinden ve raflarından çıkardığını duyurdu.
Cactus’ün pazarlama departmanı sözcüsü, "Mağazalarımıza çok dilli bilgilendirme duyuruları yerleştirdik. Böylece müşteriler geri çağırma sürecinden haberdar olacak ve ürünlerini tam geri ödeme alarak iade edebilecekler." dedi. Tüm geri çağrılan ürünlerin, önümüzdeki günlerde tedarikçi tarafından toplanana kadar güvenli bir şekilde depolarda saklanacağı belirtildi.
Sağlık yetkilileri, geri çağrılan ürünlerin tüketilmemesi konusunda güçlü bir uyarıda bulundu. Bu ürünleri satın almış olan tüketicilerin, kesinlikle tüketmekten kaçınmaları ve derhal satın aldıkları mağazalara iade etmeleri gerektiği belirtildi.
Ayrıca, tüm perakendeciler, süpermarketler, kafeler, restoranlar ve bu ürünleri stoklayan diğer işletmelere satışları ve dağıtımı derhal durdurmaları yönünde talimat verildi.
Bu uyarıya uymayan işletmelerin gıda güvenliği yetkilileri tarafından yaptırımlarla karşılaşabileceği vurgulandı.
Lüksemburg Veterinerlik ve Gıda Güvenliği İdaresi, Jean Perrin markasına ait altı farklı Morbier peynir çeşidinin olası E. coli bakterisi kontaminasyonu nedeniyle geri çağrıldığını duyurdu.
Yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre, market raflarından kaldırılan bu ürünler, Şiga toksini üreten Escherichia coli (STEC) bakterisi içerebilir. Bu bakteri, ciddi gastrointestinal rahatsızlıklara yol açma potansiyeline sahip olup halk sağlığı açısından risk oluşturabilir. Uyarı seviyesi, orta ile yüksek risk (turuncu seviye) arasında değerlendirildi.
🔹 Ürün Adı: Morbier AOP 360g dilim
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440440026
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 26 Mart 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
🔹 Ürün Adı: Morbier 45 jours
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440317717
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 14 Mart 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
🔹 Ürün Adı: Planche Morbier, Comté, Edel
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440169286
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 25 Ocak 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
🔹 Ürün Adı: Plateau de fromage à raclette au lait cru, Morbier et Moutarde
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440440316
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 26 Mart 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
🔹 Ürün Adı: Plateau de fromage à raclette au lait cru, Morbier et Poivre
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440440323
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 26 Mart 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
🔹 Ürün Adı: Plateau de fromage à raclette lait cru Morbier AOP et Poivre
Marka: Jean Perrin
Barkod: 3324440440859
Son Kullanma Tarihi: 8 Ocak 2025 – 26 Mart 2025
Satış Dönemi: 12 Kasım 2024 – 24 Ocak 2025
Bu geri çağırma işlemi, Fransa'da alınan benzer önlemleri takiben uygulanmaktadır. Yetkililer, tüketicilere bu ürünleri kesinlikle satın almamalarını veya tüketmemelerini tavsiye ediyor.
Bu peynirleri daha önce satın almış olan tüketicilerin, ürünleri derhal satın aldıkları mağazaya iade etmeleri gerektiği belirtildi.
Lüksemburg Veterinerlik ve Gıda Güvenliği İdaresi, bu ürünleri tükettikten sonra gıda zehirlenmesi belirtileri gösteren kişilerin acilen tıbbi yardım almaları gerektiği konusunda uyardı.
Lüksemburg hükümeti, 2024-2028 Ulusal Yol Güvenliği Planı kapsamında trafik ihlallerine yönelik daha sert cezalar getirmeye hazırlanıyor. Ulaştırma Bakanı Yuriko Backes tarafından duyurulan yeni düzenlemeler, mevcut yasaların günümüz koşullarına uyarlanması ve yol güvenliğinin artırılması amacını taşıyor.
Bakan Backes, 30 yılı aşkın süredir yürürlükte olan trafik yasalarının artık günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğini belirterek, alkollü veya uyuşturucu etkisi altında araç kullanan sürücülere yönelik cezaların ağırlaştırılacağını ve bu konuyla ilgili özel bir çalışma grubunun görevlendirildiğini açıkladı.
Yeni plan, gelişmiş radar teknolojisi kullanılarak daha sıkı denetimler yapılmasını öngörüyor. Bakan Backes, ana yollar, şantiye bölgeleri ve riskli alanlara yeni sabit ve mobil hız kameralarının yerleştirileceğini duyurdu.
Bunun yanı sıra, sürüş sırasında cep telefonu kullanımını tespit eden özel cihazların satın alınması da gündemde. Hükümet, dikkatsiz sürüşü önlemek için bu tür teknolojik çözümlerin kullanımını genişletmeyi planlıyor.
Reform kapsamında en dikkat çeken değişikliklerden biri, belirli trafik ihlalleri için sabit para cezalarının getirilmesi olacak. Bu uygulama, yaptırımların daha hızlı ve etkin şekilde uygulanmasını sağlayarak uzun süren hukuki süreçlerin önüne geçecek.
Yeni plan yalnızca cezai yaptırımları değil, trafik güvenliği bilincinin artırılmasına yönelik eğitim ve önleyici tedbirleri de içeriyor.
Öne çıkan öneriler arasında, trafik güvenliği eğitiminin okullarda zorunlu ders olarak müfredata eklenmesi yer alıyor. Bunun yanı sıra, sürücü kurslarının ve ehliyet alma süreçlerinin yeniden yapılandırılması gündemde. Bu sayede, yeni sürücülerin daha bilinçli bir şekilde trafiğe çıkmaları hedefleniyor.
Lüksemburg hükümeti, yol güvenliğini artırmak için altyapı çalışmalarına da ağırlık verecek. Otoyol kenarlarındaki ağaçların yerine çalı ve çitlerle koruyucu şeritler oluşturulması, olası çarpışmaların etkisini azaltmayı amaçlıyor.
Bisiklet sürücülerinin güvenliğini artırmak için ise, bisiklet yollarının kırmızı renkle işaretlenmesi ve motorlu araçların bisikletlere en az 1,5 metre mesafede ilerlemesini zorunlu kılan yeni trafik işaretlerinin devreye alınması planlanıyor.
Lüksemburg hükümeti, trafik ihlallerini azaltmak ve kazaları önlemek için proaktif bir yaklaşım benimseyerek, hem sürücüler hem de yayalar için daha güvenli ve verimli bir ulaşım sistemi oluşturmayı hedefliyor.
Lüksemburg hükümeti, otel, restoran ve kafe (HORESCA) sektöründe çalışanlar ve işverenleri temel iş hukuku düzenlemeleri hakkında bilinçlendirmek amacıyla yeni bir kampanya başlattı. Sektörün esnek çalışma saatleri ve özel koşulları göz önüne alındığında, bu girişimin temel amacı, tüm paydaşların yasal yükümlülüklerini anlamasını ve mevzuata uygun hareket etmesini sağlamaktır.
Bu kampanya, Çalışma Bakanlığı, HORESCA Federasyonu ve Çalışma ve Maden Denetleme Kurumu (ITM) tarafından ortaklaşa yürütülmekte olup, çalışma yasalarının ana hatlarını içeren kapsamlı bir rehberin yayımlanmasını da içermektedir. Söz konusu rehber, gece vardiyaları, resmi tatillerde çalışma ve pazar günleri çalışma kuralları gibi konuları sade ve anlaşılır bir dille açıklamaktadır.
Bu rehber, işveren ve çalışanların hak ve sorumluluklarını tam olarak anlamalarını sağlamayı amaçlıyor. Kampanya, çalışma yasalarına uyumu teşvik ederken, iş yerlerinde en iyi uygulamaların benimsenmesine de katkıda bulunuyor.
HORESCA Federasyonu Genel Sekreteri Steve Martellini, bu girişimi memnuniyetle karşıladığını belirterek şunları söyledi:
"Uzun süredir, çalışma yasalarının uygulanmasında cezai yaptırımlar yerine önleyici bir yaklaşım benimsenmesini talep ediyoruz. Bu sektörde faaliyet gösteren işletmeler birçok zorlukla karşı karşıya ve bu kampanya, onlara yasal gerekliliklere uyum sağlama konusunda büyük kolaylık sağlayacaktır."
Çalışma Bakanı Georges Mischo, ITM'nin denetim sürecini trafik ışıklarına benzeterek açıklamada bulundu:
"Kırmızı, ciddi bir yasal ihlalin tespit edildiği ve ceza uygulanması gerektiği anlamına gelir. Turuncu, iş yerlerinin hukuki ihlal seviyesine ulaşmadan önce düzeltici adımlar atması gerektiğini gösterir. Yeşil ise danışmanlık ve rehberlik aşamasıdır; bu aşamada, işletmelere en iyi uygulamaları sürdürmeleri için destek sağlanır."
Bilinçlendirme kampanyası, yazılı basın, radyo ve sosyal medya kanalları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşacak. Böylece, HORESCA sektöründeki tüm işletmelerin ve çalışanların temel yasal bilgilerden haberdar olması sağlanacak.
Bu girişimle birlikte Lüksemburg hükümeti, daha bilinçli, yasalara uygun ve düzenli bir HORESCA sektörü oluşturmayı hedefliyor. Kampanya, yalnızca işverenlerin değil, çalışanların da haklarını daha iyi anlamalarına katkı sağlayarak, sektörde adil ve sürdürülebilir bir çalışma ortamı yaratmayı amaçlıyor.
Lüksemburg Sosyalist Parti Milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Paulette Lenert, çarşamba günü RTL’ye verdiği röportajda hükümetin göç politikaları ve COVID-19 pandemisinden çıkarılan dersler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Lenert, Lüksemburg’un pandemiye karşı hazırlıksız yakalandığını vurgulayarak, "2023 yılında geniş bir siyasi uzlaşıya ulaştık, ancak hâlâ pandemilerle ilgili yönetim çerçevesinde bir yasa oluşturulmuş değil" dedi. Konunun teorik olarak tartışıldığını, ancak somut önlemlerin alınmadığını ifade eden Lenert, gelecekte pandemilerin daha sık yaşanacağına dair uzman görüşlerine dikkat çekerek, yetkililerin geçmiş hatalardan ders alması gerektiğini söyledi.
Mevcut Sağlık Bakanı Martine Deprez’in (CSV) pandemi yönetimi yasasını önceliklendirmediğini belirten Lenert, "Bakanlık, kapsamlı bir sağlık reformu planına odaklanıyor ve bu, orta vadede faydalı bir adım olabilir. Ancak, acil durumlarda harekete geçmemizi sağlayacak hukuki bir çerçeveye ihtiyacımız var" dedi. Lenert’e göre, bu reformların ilerleyen süreçte entegre edilmesi mümkün olsa da, şu anda pandemilere karşı bir düzenleyici yasanın eksikliği büyük bir risk oluşturuyor.
Göç politikalarındaki değişikliklere de değinen Lenert, hükümetin sığınmacılara yönelik yaklaşımının giderek daha katı hale geldiğini ve bunun ciddi endişelere yol açtığını söyledi. "Lüksemburg’da, kışın ortasında ailelerin, kadınların ve küçük çocukların evsiz kalacağını asla düşünmezdik. Bu durum kabul edilemez ve siyasi görüşlerden bağımsız olarak ele alınması gereken bir mesele" dedi.
Hükümetin koalisyon anlaşmasına atıfta bulunan Lenert, özel ve hassas vakaların bireysel olarak değerlendirilmesi için acil bir komisyon kurulması çağrısında bulundu. Mevcut yasaların esnek olmayan bir şekilde uygulandığını belirten Lenert, bu durumun insani kriterlerin göz ardı edilmesine yol açtığını ifade etti.
Yargı deneyimine dayanarak, sığınma politikasının karmaşık bir konu olduğunun farkında olduğunu belirten Lenert, "Bu, elbette parlamentoda uzun vadeli olarak ele alınması gereken bir konu, ancak şu anda yaşanan insani krize acilen bir çözüm bulunmalı" dedi.
Lenert’in açıklamaları, Lüksemburg’un hem göç yönetimi hem de pandemi hazırlıkları konusunda daha proaktif politikalar benimsemesi gerektiğini bir kez daha gündeme taşıdı.
Son haftalarda Lüksemburg'daki otoyol dinlenme tesisleri ve akaryakıt istasyonlarında dolandırıcılık girişimlerinde artış yaşandığı bildirildi. Yetkililer, sahtekârların seyahat edenleri ve sürücüleri hedef alan yeni yöntemler geliştirdiğini ve masum vatandaşları kandırarak para almaya çalıştığını belirtti.
Polis raporlarına göre, bu dolandırıcılar genellikle hırsızlık, saldırıya uğrama veya maddi sıkıntıya düşme gibi dramatik hikâyeler uydurarak kurbanlarından yardım talep ediyor. Kendilerini mağdur gibi göstererek, acilen ülkelerine dönmeleri gerektiğini ancak paralarının çalındığını iddia ediyorlar.
Dolandırıcılar, genellikle İngilizce konuşarak kurbanlarına güven veriyor ve nakit borç talep ediyor. Hatta bazı vakalarda, kurbanlarını ATM’ye kadar götürerek para çekmelerini sağlıyorlar.
Bazı dolandırıcıların, kurbanlarının gözleri önünde sahte banka havalesi işlemi yaptığı da tespit edildi. Ancak kısa süre sonra bu transferlerin gerçekte gerçekleşmediği ve mağdurların paralarını geri alamadığı ortaya çıkıyor.
Yetkililer, bu tür taleplerle karşılaşan vatandaşların kesinlikle nakit para vermemesi gerektiğini vurguladı. Bunun yerine, şüpheli bir durumla karşılaşanların çevredekilere veya doğrudan güvenlik güçlerine haber vermesi öneriliyor. Bu tür vakaları bildirmek için polis acil hattı (113) her an ulaşılabilir durumda.
Ayrıca polis, tanımadığınız kişilere ATM işlemlerinde eşlik etmemeniz gerektiği konusunda da uyardı. Bu tür durumlar, dolandırıcılık veya gasp riski doğurabilir ve ciddi güvenlik sorunlarına yol açabilir.
Son dönemde dolandırıcılık yöntemlerinin giderek daha sofistike hâle geldiğine dikkat çeken yetkililer, vatandaşlara şüpheli kişilerle iletişime geçerken dikkatli olmaları, acil durumlarda ise derhal polise haber vermeleri gerektiğini hatırlattı.
Yetkililer, bu tür olayların önlenmesi için halkın bilinçlenmesinin kritik öneme sahip olduğunu ve dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Lüksemburg’da ikamet eden bir kişi, İspanya’da devlet yardımlarını haksız yere aldığı tespit edilerek tutuklandı. Ancak bu vaka, sosyal yardım dolandırıcılığı konusunda yaşanan tek olay değil. Aile Bakanlığı, 2023 yılında Ulusal Dayanışma Fonu (FNS) Mali Dolandırıcılık Birimi tarafından toplamda 19 dosyanın Lüksemburg yargısına sevk edildiğini ve bu vakalardan kaynaklanan maddi zararın 364.609,81 euroya ulaştığını açıkladı.
Mali Dolandırıcılık Birimi, Revis (sosyal yardımlara erişim geliri), yaşam maliyeti ve enerji yardımları, engelli maaşları, nafaka ödemelerinin avansı ve geri ödemeleri gibi devlet desteklerinin suistimal edilmesini tespit etmekle yükümlü. Resmî verilere göre, en fazla dolandırıcılığa konu olan yardım türü Revis olarak öne çıkıyor.
Sosyal yardım dolandırıcılığı vakaları, belgelerin incelenmesi, yardım alan kişilerle yapılan görüşmeler ve saha denetimleriyle ortaya çıkarılıyor. Haksız yere alınan yardımlar geri tahsil edilirken, suç teşkil eden vakalar mahkemeye taşınıyor.
Lüksemburg Ceza Kanunu’nun 496. maddesine göre, devlet yardım dolandırıcılığından suçlu bulunan kişiler dört ay ile beş yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilir. Ayrıca 251 euro ile 30.000 euro arasında değişen para cezaları uygulanabiliyor.
Aile Bakanlığı, sahte ikamet beyanlarını engellemek için yeni kontrol önlemleri getirdi. Buna göre, bazı yardım başvurusu sahiplerinin bizzat yetkili ofislere giderek Lüksemburg’da gerçekten yaşadıklarını doğrulamaları gerekecek. Ayrıca yıllık idari denetimler, haksız yere yardım alan kişileri tespit etmek için bir önleyici tedbir olarak uygulanmaya başlandı.
Mali Dolandırıcılık Birimi, sosyal yardım suiistimallerini ortaya çıkarmak için ADEM (İstihdam İdaresi), Dışişleri Bakanlığı, Çocukların Geleceği Fonu, Gümrük İdaresi ve Çalışma ve Maden Denetleme Kurumu gibi birçok devlet kurumu ile iş birliği yapıyor.
2023 yılında, 485 ayrı soruşturma yürütüldü ve bazı durumlarda müfettişler, yardım alan kişilerin gerçekten Lüksemburg’da yaşadığını doğrulamak için defalarca adreslerine giderek incelemelerde bulundu.
Sosyal yardımlardaki dolandırıcılığı daha etkili bir şekilde önlemek amacıyla 2023 yılında Çocukların Geleceği Fonu (CAE) bünyesinde özel bir Dolandırıcılıkla Mücadele Birimi oluşturuldu. Bu birim, devlet yardımlarındaki usulsüzlükleri tespit etmek, soruşturmak ve cezalandırmak için faaliyet gösteriyor.
Hükümet yetkilileri, bu girişimin devlet desteklerinin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak ve mali suistimalleri önlemek adına kritik bir adım olduğunu belirtiyor.
Lüksemburg'da emeklilik reformları üzerine yürütülen tartışmalar hız kesmeden devam ederken, Idea Vakfı, emeklilik maaşlarını doğrudan etkileyebilecek çeşitli önerileri analiz eden bir rapor yayımladı. Hükümetin nihai kararlarını bu baharda açıklaması beklenirken, 2025 yılı, ülkenin emeklilik politikaları açısından kritik bir dönemeç olabilir.
Son aylarda politika yapıcılar, emeklilik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamak adına en uygun çözüm yollarını tartışıyor. Ancak bazı temel sorular hâlâ yanıt bekliyor: Emeklilik maaşları düşecek mi? Emeklilik yaşı yükseltilecek mi? Düşük gelirli emekliler korunacak mı?
Idea Vakfı, Ocak ayında 28 farklı reform önerisini analiz etti ve bunların uygulanabilirliğini, bütçeye getireceği tasarrufları ve emekliler üzerindeki etkilerini değerlendirdi. İşte en dikkat çeken yedi öneri:
Lüksemburg’daki mevcut emeklilik sistemi iki bileşenden oluşuyor: Sabit taban miktarı tüm çalışanlar için aynı, değişken kısım ise bireyin meslek hayatı boyunca kazandığı gelire göre hesaplanıyor.
Önerilen değişiklikle, değişken kısmın ağırlığının azaltılması ve sabit taban miktarın artırılması planlanıyor. Bu durumda, yüksek gelirli emeklilerin maaşları azalırken, düşük gelirli emeklilerin daha az etkilenmesi sağlanacak.
Tartışmaların en çok gündemde olan maddelerinden biri, emeklilik yaşının yükseltilmesi veya gerekli prim ödeme süresinin uzatılması.
Şu anda Lüksemburg’da emeklilik yaşı 57 ile 65 arasında değişiyor ve en az 40 yıl prim ödenmesi gerekiyor. Yeni öneriler arasında, çalışmaya devam edenlere her ek yıl için emeklilik maaşlarına %1,5 oranında ek ödeme yapılması da bulunuyor.
Ayrıca, kademeli emeklilik modeli getirilmesi planlanıyor. Bu modele göre, 57 yaşından itibaren kısmi maaş alarak yarı zamanlı çalışma imkânı sunulacak ve böylece bireylerin tam emekliliğe geçişi daha yumuşak bir şekilde sağlanacak.
Hâlihazırda emeklilik maaşı için brüt maaşın %24’ü prim olarak kesiliyor. Bu oran:
🔹 %8’i çalışanlar,
🔹 %8’i işverenler,
🔹 %8’i devlet tarafından karşılanıyor.
Gündemdeki seçeneklerden biri, bu oranların artırılması. Ancak, bu durum çalışanların net maaşlarını düşüreceği gibi, işverenler için de ek maliyet yaratabilir. Alternatif olarak, devlet katkısının artırılması öneriliyor; fakat bu da vergi artışı gerektirebilir.
Mevcut sistemde, 13.000 euroya kadar olan gelirler (asgari ücretin 5 katı) prim kesintisine tabi tutuluyor. Bu sınırın üzerindeki gelirlerden emeklilik primi alınmıyor.
Önerilen reformlar arasında:
✅ Bu üst sınırın kaldırılması, böylece devletin emeklilik fonuna daha fazla kaynak sağlanması;
❌ Ancak bu durum uzun vadede yüksek gelirli bireyler için daha yüksek emeklilik maaşları anlamına geleceği için sistemin mali yükünü artırabilir.
Bazı işverenler, bu sınırın 10.500 euroya düşürülmesini önererek, yüksek gelirli çalışanlar üzerindeki yükün hafifletilmesini talep ediyor.
Lüksemburg’da emekliler, yıl sonunda ek bir ödeme almaktadır. 2025 yılı için bu miktar 979 euroya kadar çıkabilir.
Ancak bazı politika yapıcılar, bu ek ödemenin tamamen kaldırılmasını öneriyor. Bu da emeklilerin aylık gelirlerinde yaklaşık 80 euro kayıp yaşamalarına neden olabilir. Alternatif olarak, gelir düzeyine göre kademeli azaltma yapılması da değerlendiriliyor.
Şu anda emeklilik maaşları:
🔹 Enflasyon oranına (%2,5 artış) bağlı olarak,
🔹 Genel maaş artışlarına paralel olarak yükseltiliyor.
Önerilen reform, maaş artışlarına endeksleme sisteminin kaldırılması ve sadece enflasyona bağlı artışların devam etmesi yönünde. Bu değişiklik, emeklilik maaşlarının büyüme hızını yavaşlatacak ve sistemin uzun vadeli sürdürülebilirliğini artıracak.
Devletin maliyetlerini düşürmek için, öğrenim yılları, çocuk bakımı izinleri ve maluliyet sürelerinin emeklilik maaşı hesaplamasına dahil edilmemesi öneriliyor.
Ancak bu değişiklik, özellikle ebeveynleri ve sağlık sorunları nedeniyle çalışamayan bireyleri doğrudan etkileyeceği için büyük tepkilere yol açabilir.
Lüksemburg'da emeklilik reformları, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük yankılar uyandıracak değişiklikler içeriyor. Özellikle emeklilik maaşlarının azaltılması, primlerin artırılması veya emeklilik yaşının yükseltilmesi gibi reformlar, geniş bir uzlaşma gerektiriyor.
Hükümetin 2025 yılı içerisinde nihai kararlarını açıklaması beklenirken, bu değişikliklerin Lüksemburg’daki emeklilerin finansal geleceğini doğrudan şekillendireceği kesin.
Lüksemburg'da yürütülen geniş çaplı bir soruşturma kapsamında Caritas Lüksemburg yardım kuruluşundan zimmete geçirilen 61 milyon euronun aklanmasıyla bağlantılı olduğu düşünülen sekiz kişi gözaltına alındı. Lüksemburg Savcılığı, operasyonun detaylarını kamuoyuyla paylaşarak, şu anda Fransa ve Bulgaristan’da tutuklu bulunan şüphelilerin iadesinin beklendiğini duyurdu.
Lüksemburg Savcılığı’ndan yapılan açıklamaya göre, geçtiğimiz yaz ortaya çıkan bu büyük yolsuzluk vakası, soruşturmanın yeni bir aşamaya girmesiyle daha da derinleşti. Üç farklı Avrupa ülkesinde eş zamanlı olarak yürütülen operasyon, Fransa, Bulgaristan ve Birleşik Krallık polis teşkilatları ile Lüksemburg’un Mali ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Birimi (FAME) bünyesinde çalışan sekiz müfettiş ve Lüksemburg Kriminal Polisi’nin Kaçak Arama Ekibi (FAST) iş birliğiyle yürütüldü.
Lüksemburg Soruşturma Hakimi’nin doğrudan denetimi altında gerçekleştirilen bu operasyon neticesinde, hakkında Avrupa Tutuklama Emri bulunan sekiz kişi yakalandı. Tutuklanan şüpheliler, Caritas yolsuzluğu kapsamında elde edilen yasa dışı fonları aklamakla suçlanıyor.
Soruşturma kapsamında şüphelilere ait birden fazla eve baskın düzenlendi ve önemli delillere el konuldu. Yetkililer, ele geçirilen belgelerin, zimmete geçirilen fonların hangi kanallardan geçtiğini ve nasıl aklandığını aydınlatmada kritik bir rol oynayacağını belirtti.
Soruşturmanın ilerlemesinde, uluslararası iş birliği ve istihbarat paylaşımının kilit bir rol oynadığı vurgulandı. Europol, Interpol ve Eurojust gibi kuruluşların desteğiyle yürütülen operasyonda:
🔹 SIENA güvenlik ağı üzerinden 100’den fazla mesaj paylaşıldı,
🔹 13 ülkeye adli yardım talepleri gönderildi,
🔹 30’dan fazla Avrupa çapında soruşturma emri çıkarıldı,
🔹 27 mülk araması yapıldı ve
🔹 Lüksemburg ve diğer ülkelerde 54 farklı mali varlığa el konuldu.
Savcılık yetkilileri, çok sayıda yüksek seviyeli yargı ve emniyet yetkilisinin katıldığı toplantılarla soruşturmanın yönlendirildiğini ifade etti. Dolandırıcılığın büyük ölçeği göz önüne alındığında, soruşturmanın yürütülmesi için ayrılan kaynakların son derece geniş kapsamlı olduğu belirtildi.
Lüksemburg yetkilileri, şu anda Fransa ve Bulgaristan’da gözaltında bulunan şüphelilerin iadesi sürecini bekliyor. Aynı zamanda, yurt dışında tespit edilen ve el konulan mal varlıklarının geri alınması için çalışmalar sürdürülüyor. Ancak şu aşamada, zimmete geçirilen fonların ne kadarının geri kazanılabileceği belirsizliğini koruyor.
Yetkililer, bu operasyonun yeni delillerin ortaya çıkmasını sağladığını ve soruşturmanın daha da derinleştirilmesi için yeni bir yol haritası sunduğunu belirtti. Lüksemburg Mali İstihbarat Birimi (CRF) de soruşturmanın kilit aktörlerinden biri olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Savcılık, gözaltına alınan kişilerin mahkeme tarafından suçlu bulunana kadar masumiyetlerini koruduklarını vurguladı. Yargı sürecinin adil ve hukuki prosedürlere uygun bir şekilde yürütüleceği belirtilirken, mahkeme kararları alınana kadar herhangi bir kesin hüküm verilmemesi gerektiği ifade edildi.
Bu olay, Lüksemburg tarihindeki en büyük mali dolandırıcılık soruşturmalarından biri olarak kayıtlara geçti. Küresel kara para aklama ağlarının giderek daha sofistike hale gelmesi, uluslararası iş birliği ve finansal suçlarla mücadelede sınır ötesi operasyonların önemini bir kez daha gözler önüne serdi.