Lüksemburg Gümrük Yetkililerinden Büyük Kaçak Tütün Operasyonu


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025
Lüksemburg gümrük yetkilileri, son operasyonlarında büyük çaplı bir kaçakçılığı ortaya çıkardı. Yapılan denetimler sonucunda, nargile tütünü olduğu belirlenen 196,76 kilogram kaçak ürün ele geçirildi. Bu operasyon, ülke genelinde yasa dışı ticaretle ve vergi kaçakçılığıyla mücadeleye yönelik yürütülen kapsamlı denetimlerin bir parçası olarak gerçekleştirildi.

Gümrük İdaresi tarafından yapılan açıklamaya göre, operasyon özellikle nargile tütünü satışı yapan işletmelere yönelik denetimler sırasında düzenlendi. Yaklaşık 23.125 euro vergi kaybına neden olan kaçak tütünlerin ele geçirilmesiyle, devletin önemli bir mali kaybı önlenmiş oldu.

Vergi Kaçakçılığına ve Yasa Dışı Ürün Ticaretine Karşı Mücadele

Yetkililer, yapılan operasyonun sadece kaçakçılıkla mücadele değil, aynı zamanda halk sağlığını koruma amacını taşıdığını vurguladı. Açıklamada, "Bu operasyon, vergi kaçakçılığına karşı yürütülen kararlı mücadelemizin bir parçasıdır. Aynı zamanda yasa dışı tütün ticaretiyle bağlantılı sağlık risklerini en aza indirme hedefimizi de içermektedir" ifadelerine yer verildi.

Lüksemburg yasalarına göre, tütün ve tütün mamullerinin satışı için özel ruhsat alınması zorunludur. Bu düzenleme, tütün ürünlerinin denetimli ve vergilendirilmiş bir şekilde satılmasını sağlayarak hem kamu sağlığını hem de devlet gelirlerini güvence altına almayı amaçlıyor. Kaçak tütün ticareti yapan işletmeler ise ağır para cezaları ve yasal yaptırımlarla karşı karşıya kalabiliyor.

Gümrük Yetkilileri Operasyonlarını Sıkılaştırıyor

Bu son operasyon, Lüksemburg’un kaçakçılıkla mücadelede ne kadar ciddi adımlar attığını bir kez daha gösterdi. Son aylarda, gümrük ekipleri büyük ölçekli operasyonlarla 900 kilogram kokain ele geçirmiş ve Lüksemburg Havalimanı'nda 280 bin euro nakit paraya el koymuştu.

Yetkililer, yasa dışı ticaretin her türlüsüne karşı kontrollerin sıkılaştırılacağını ve denetimlerin aralıksız devam edeceğini belirtti. Gümrük İdaresi, vatandaşlardan ve işletmelerden kaçak ürünler konusunda duyarlı olmalarını ve şüpheli durumları yetkililere bildirmelerini istedi.

Lüksemburg’un ticaret kurallarına uygun hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan yetkililer, kaçakçılıkla mücadelenin sadece devletin değil, toplumun da sorumluluğunda olduğunu belirterek, yasa dışı tütün ticaretine karşı farkındalığın artırılması çağrısında bulundu.






Jean-Claude Juncker: “Donald Trump Ciddiye Alınmalı”


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Lüksemburg’un eski başbakanı ve Avrupa Komisyonu’nun önceki başkanı Jean-Claude Juncker, Almanya’nın önde gelen yayın organlarından Die Zeit ile gerçekleştirdiği röportajda, ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarına karşı Avrupa’nın kararlı ve birleşik bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı.

“Trump’ın Sözleri Hafife Alınmamalı”

Juncker, Avrupa Birliği’nin (AB) Trump’ın açıklamalarını ve politik hamlelerini hafife almaması gerektiğini belirterek, "Donald Trump’ın söyledikleri ciddiye alınmalı. Avrupa Komisyonu, onun politikalarına karşı birleşik bir cephe oluşturmalı ve stratejik bir yaklaşım sergilemeli" ifadelerini kullandı.

Bu açıklama, Trump’ın geçtiğimiz günlerde Avrupa’dan ithal edilen çelik ve alüminyuma yönelik gümrük vergilerini artırma tehdidinde bulunmasının ardından geldi. Juncker, geçmişte de benzer ekonomik krizlerin yaşandığını hatırlatarak, 2018 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı olarak görev yaptığı dönemde benzer bir gümrük kriziyle karşı karşıya kaldıklarını ve bunu yönetmeyi başardıklarını dile getirdi.

“Trump’a Karşı Saygı ve Kararlılıkla Hareket Edilmeli”

Juncker, Trump’ın ikinci dönemine daha hazırlıklı ve daha sistemli bir politika ile başladığını belirterek, Avrupa’nın bu duruma daha temkinli bir yaklaşımla yanıt vermesi gerektiğini söyledi. Eski Komisyon Başkanı, Trump ile başa çıkmanın tek etkili yolunun, ona saygı göstermek ancak aynı zamanda güçlü ve kararlı bir duruş sergilemek olduğunu vurguladı.

“Avrupa, Trump Karşısında Bölünmemeli”

Juncker, Trump’ın Avrupa ülkelerini bölme stratejisi izleyebileceği konusunda da uyardı. Ona göre, Trump yönetimi, AB’yi parçalamak ve tek tek ülkelerle pazarlık yaparak avantaj sağlamak isteyebilir. Bu nedenle Avrupa’nın, ortak bir politika çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini belirtti.

"Avrupa’nın gücü, birliğinden gelir. Eğer her ülke kendi çıkarlarını ön plana koyarsa ve Trump ile bireysel anlaşmalar yapmaya çalışırsa, bu durum Avrupa’nın genel çıkarlarını zayıflatacaktır," diyen Juncker, AB liderlerini Trump karşısında ortak hareket etmeye çağırdı.

Avrupa İçin Kritik Dönem

Trump’ın ikinci başkanlık döneminin başlamasıyla birlikte Avrupa ile ABD arasındaki ticari ve diplomatik ilişkilerin önemli sınavlardan geçmesi bekleniyor. Avrupa’nın, ABD’nin politikalarına karşı güçlü, stratejik ve dengeli bir yanıt vermesi gerektiğini savunan Juncker, gelecek yılların Avrupa’nın siyasi birliğini ve uluslararası alandaki gücünü test edeceğini ifade etti.






Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden: "Avrupa, Güvenlik Tehditleri Karşısında Birlik İçinde Kalmalı"


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025
Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden, Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı açıklamada, Avrupa’nın güvenlik politikalarına ilişkin önemli mesajlar verdi. Fransa’nın ev sahipliğinde düzenlenen Paris Güvenlik Zirvesi’ne davet edilmemesine dikkat çeken Frieden, Avrupa Birliği’nin ortak güvenlik politikalarının tüm üye ülkelerin katılımıyla belirlenmesi gerektiğini vurguladı.

Paris Güvenlik Zirvesi: Lüksemburg'un Hariç Tutulması ve Stratejik Kararlar

17 Şubat 2025 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı’nın davetiyle düzenlenen Paris Güvenlik Zirvesi’nde Avrupa'nın güvenlik meseleleri ve jeopolitik tehditler ele alındı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, zirvenin "Avrupa’nın en önemli ülkelerinin" liderlerini bir araya getirdiğini söylerken, hangi ülkelerin katıldığına dair net bir açıklama yapmadı.

Toplantının, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna krizi üzerine yapmayı planladığı görüşmenin hemen öncesinde düzenlenmesi dikkat çekti. Avrupa ülkeleri, zirvede ABD’ye olan güvenin azalması, savunma iş birliğinin güçlendirilmesi ve Rusya’nın olası tehditlerine karşı ortak bir strateji geliştirme konularını tartıştı.

Lüksemburg’un toplantıya davet edilmemesine tepki gösteren Başbakan Frieden, tüm AB ülkelerinin güvenlik politikalarına dahil edilmesi gerektiğini belirterek, "Eğer Avrupa güvenlik konusunda birlik içinde olmak istiyorsa, karar alma süreçlerine tüm üye ülkeler dahil edilmelidir. Güvenlik meseleleri yalnızca birkaç ülkenin katıldığı toplantılarla belirlenemez" dedi.

Münih Güvenlik Konferansı’ndan Avrupa’ya Uyarı: "ABD’nin Açıklamalarına Aceleci Tepki Verilmemeli"

Luc Frieden, Münih’te düzenlenen Güvenlik Konferansı’nda da ABD Başkanı Yardımcısı JD Vance’in Avrupa’ya yönelik açıklamalarını değerlendirdi. Frieden, Vance’in sözlerinin Avrupa'da bir şok etkisi yarattığını ifade ederek, Avrupa Birliği’nin tepki vermeden önce ABD’nin önerilerini net bir şekilde analiz etmesi gerektiğini söyledi.

Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile yaptığı görüşmede, Avrupa’nın duygusal tepkiler yerine stratejik adımlarla hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Frieden, "ABD’nin önerilerini değerlendirmeli ve sonrasında tek bir ses olarak yanıt vermeliyiz" ifadelerini kullandı.

ABD-Avrupa İlişkilerinde Kritik Dönem

Başbakan Frieden, Avrupa’nın ABD ile ilişkilerinde dikkatli bir denge gözetmesi gerektiğini dile getirerek, "ABD tarih boyunca Avrupa’nın en güçlü müttefiklerinden biri olmuştur. NATO çerçevesinde iş birliğimiz devam ediyor. Ancak her dost arasında olduğu gibi zaman zaman fikir ayrılıkları olabilir. Önemli olan, bu farklılıkların bizi bölmesine izin vermemektir" dedi.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin önerdiği Avrupa Ordusu fikrine de değinen Frieden, bu fikrin kısa vadede uygulanabilir olmadığını ancak Avrupa’nın savunma sanayisinde standartlaştırmaya gitmesinin önemli bir adım olacağını belirtti.

Avrupa’nın Geleceği: Güvenlik Politikalarında Birlik Şart

Luc Frieden, Avrupa’nın güvenlik politikalarının önümüzdeki haftalarda önemli sınavlardan geçeceğini vurguladı. ABD-Rusya görüşmesi, Paris Güvenlik Zirvesi’nin sonuçları ve Avrupa’daki askeri iş birliği konularının, kıtanın güvenlik yapısını belirleyeceğini ifade eden Lüksemburg Başbakanı, "Avrupa’nın güçlü olması, birlik içinde hareket etmesine bağlıdır" dedi.

Uzmanlara göre, Avrupa’nın bazı ülkelerinin dışarıda bırakıldığı güvenlik toplantıları, Birlik içindeki bölünmüşlük riskini artırabilir. Paris’te alınan kararların AB genelinde nasıl uygulanacağı henüz netleşmezken, önümüzdeki süreçte Avrupa’nın güvenlik politikalarında ne kadar bütüncül bir yol izleyebileceği büyük bir soru işareti olarak görülüyor.






Lüksemburg'da Kiracıların Zorlu Mücadelesi: Tahliye Süreci ve Yaşanan Kriz


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Son yıllarda Lüksemburg’da barınma kaybı, özellikle yükselen kira fiyatları nedeniyle kiracıların en büyük endişelerinden biri haline geldi. Ülkedeki konut piyasasında yaşanan fahiş kira artışları, tahliye vakalarının da artmasına neden oluyor.

Kiracılar İçin Artan Tehdit ve Tahliye Sürecindeki Hukuki Çerçeve

Lüksemburg Kiracı Haklarını Koruma Derneği (Mieterschutz) Başkanı, "Barınma güvencesinin kaybı, Lüksemburg’daki kiracıların en büyük korkusu haline geldi" diyerek, bu sorunun artık toplumsal bir krize dönüştüğünü belirtti. Dernek, Lüksemburg Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü ve yakında yayımlanacak bir araştırmada, fahiş kira artışlarının ve tahliyelerin kiracılar üzerindeki etkilerini detaylandırıyor.

Lüksemburg yasalarına göre, mal sahipleri yalnızca belirli durumlarda kiracılarını tahliye edebilir. Bu durumlar:

  • Kiracının ciddi bir ihlal gerçekleştirmesi (örneğin, kira ödememesi veya mülkü kötüye kullanması),

  • Mal sahibinin şahsi konut ihtiyacı nedeniyle evi geri istemesi,

  • Mülkte büyük tadilat gereksinimi gibi istisnai hallerin oluşmasıdır.

Bu gibi durumlarda mal sahibinin kiracıya en az 3 ila 6 ay arasında bir çıkış süresi tanıması zorunludur. Ancak, ciddi bir ihlal söz konusuysa, mal sahibi mahkemeye başvurarak daha hızlı bir tahliye süreci talep edebilir.

Tahliye Sürecinde Hukuki Zorluklar ve Kiracıların Hakları

Lüksemburg Konut Bakanlığı, kiracıya tahliye bildirimlerinin e-posta veya sözlü olarak da iletilebileceğini, ancak yasal bir sorun yaşanması halinde kanıt sunabilmek için taahhütlü mektupla bildirim yapılmasını önerdiklerini belirtiyor. Eğer kiracılar, tahliye kararına itiraz etmek isterse, barış mahkemesine başvurarak ek süre talebinde bulunabilir.

Bu noktada Mieterschutz Derneği (www.mieterschutz.lu) ve hukuki danışmanlar, kiracıların haklarını korumak adına destek sunmaktadır.

Ev Sahiplerinin Görüşü: “Yasal Süreçler Ev Sahiplerini Zor Durumda Bırakıyor”

Öte yandan, Lüksemburg Ev Sahipleri Birliği Başkanı, tahliye süreçleri konusunda ev sahiplerinin de mağdur olduğunu savunuyor. Kendisine göre, kamuoyundaki algının aksine, son 10 ila 15 yılda tahliye oranlarında büyük bir değişiklik olmadı. Ancak ev sahipleri, artan masraflar ve hukuki süreçlerin uzunluğu nedeniyle kiracıları tahliye etmenin oldukça zor hale geldiğini belirtiyor.

Ev sahiplerine göre, kira artışları tüm kiracıları aynı derecede etkilemiyor. Uzun süredir aynı evde yaşayan kiracılar için kira artışları nispeten düşük kalırken, yeni kiralama sözleşmelerinde fiyatlar hızla yükseliyor.

Birlik başkanı ayrıca yan giderlerin (su, elektrik, bakım ücretleri vb.) ciddi şekilde arttığını ve bunun kiracılar üzerindeki mali yükü daha da ağırlaştırdığını belirtti:

"Beş-altı yıl önce, standart bir apartman dairesinin yan giderleri aylık yaklaşık 250 euro civarındaydı. Bugün bu rakam 400 euroyu aşmış durumda. Esas mesele kira artışlarından ziyade, genel yaşam maliyetlerindeki artış."

Kiracılar ve Ev Sahipleri Arasındaki Anlaşmazlık: Çözüm Mümkün mü?

Kiracı Hakları Koruma Derneği, birçok tahliye kararının yasadışı olduğunu öne sürerek, ev sahiplerinin sadece bir e-posta ile tahliye kararı bildiremeyeceğini ve kiracıların haklarını bilmeleri gerektiğini vurguluyor.

Buna karşılık ev sahipleri, mevcut yasaların kiracıları fazla koruduğunu ve ev sahiplerinin mağdur edildiğini savunuyor. Ev Sahipleri Birliği Başkanı şu ifadeleri kullanıyor:

"Bir kiracıyı tahliye etmek için hukuki süreçler bazen bir buçuk yıl sürebiliyor. Bu kadar uzun bir süreç, birçok ev sahibini kiralık mülk yatırımlarından vazgeçmeye itiyor. Devletin sadece sosyal yönleri değil, ev sahiplerinin haklarını da göz önünde bulundurması gerekiyor."

Konut Piyasasında Çıkış Yolu: Daha Fazla İnşaat, Daha Fazla Alternatif

Her iki tarafın da hemfikir olduğu nokta şu: Lüksemburg’un kiralık konut piyasasında arzın artırılması gerekiyor.

Son dönemde gayrimenkul yatırımlarındaki düşüş, ev satın alma eğiliminin azalması ve kiraya olan yüksek talep, kira fiyatlarını daha da yukarı çekti. Bazı inşaat projeleri, yatırımcıların tereddütleri nedeniyle askıya alınmış durumda. Bu da kiralık konut stokunun azalmasına yol açıyor.

Uzmanlar, konut krizini aşmanın tek yolunun inşaat yatırımlarını artırmak ve kiralama süreçlerini dengelemek olduğunu belirtiyor. Daha fazla konut inşa edilmesi, hem kira fiyatlarının dengelenmesine hem de hem kiracılar hem de ev sahipleri için daha istikrarlı bir piyasa oluşmasına katkı sağlayacaktır.






Lüksemburg'da Tarihi Taç Giyme Töreni: Ulusal Kutlama Tatil Olmadan Gerçekleşecek


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Lüksemburg Kraliyet Sarayı, Büyük Dük Guillaume'un resmî taç giyme töreninin 3 Ekim 2025’te gerçekleştirileceğini duyurdu. Büyük Dük Henri’nin tahtı bırakmasının ardından, ülkenin yeni hükümdarı olarak resmen göreve başlayacak olan Prens Guillaume, Lüksemburg Parlamentosu’nda yemin edecek.

Başbakan Luc Frieden, düzenlediği basın toplantısında bu özel günün detaylarını paylaşırken, törenin Lüksemburg’un modern tarihindeki en önemli olaylardan biri olacağını vurguladı.

Taç Giyme Süreci: Resmî Törenler ve Halk Kutlamaları

3 Ekim 2025’te gerçekleşecek taç giyme töreni, önce Büyük Dük Henri’nin tahttan çekilmesiyle başlayacak. Büyük Dük, resmî olarak yetkilerini devrederken, Prens Guillaume da ülkenin yeni hükümdarı olarak halkın temsilcileri önünde yemin edecek.

Ancak, ana törenin ardından 4 Ekim Cumartesi günü tüm ülkeyi kapsayan büyük bir halk kutlaması düzenlenecek. Kültürel etkinlikler, konserler ve geleneksel gösterilerle halkın bu tarihi anı birlikte kutlaması planlanıyor. Yetkililer, etkinlik programının ayrıntılarını önümüzdeki günlerde duyuracaklarını belirtti.

Resmî Tatil İlan Edilmeyecek

Lüksemburg Hükümeti, bu tarihi gün için resmî tatil ilan etmeme kararı aldı. Bu kararın vatandaşların yurt dışına seyahat etmek yerine ülke içinde kalarak kutlamalara katılmasını teşvik etmek amacıyla alındığı belirtildi.

Hükümet yetkilileri, büyük katılım beklenen kutlamaların ulusal birliğin güçlenmesine ve halkın monarşiyle bağlarının pekişmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Kraliyet Ailesinin Açıklaması: Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Bu önemli gelişme, Büyük Dük Henri ve Büyük Düşes Maria Teresa'nın geçtiğimiz Noel mesajında duyurdukları kararın ardından resmiyet kazandı. Kraliyet ailesi, taht değişiminin Lüksemburg için yeni bir dönemin başlangıcı olacağını belirterek, Prens Guillaume ve eşi Prenses Stéphanie’nin ülkeye hizmet etmeye hazır olduklarını ifade etti.

Lüksemburg halkı, Ekim ayında ülkenin yeni hükümdarını büyük bir coşkuyla karşılamaya hazırlanıyor.






Lüksemburg’da İşyerlerinde Usulsüzlük ve Kaçak Çalışmaya Karşı Yoğun Denetimler


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Lüksemburg Çalışma ve Maden Teftiş Kurumu (ITM), işyerlerinde usulsüzlüklerin önlenmesi ve kaçak çalıştırılan işçilerin tespit edilmesi amacıyla ülke genelinde sürpriz denetimler gerçekleştirdi. Yetkililer, işçi haklarının korunması ve iş piyasasında adil rekabetin sağlanması adına bu tür kontrollerin aralıksız devam edeceğini duyurdu.

Kaçak İşçi Çalıştıran İşverenlere Ağır Yaptırımlar

Resmî raporlara göre, yapılan denetimlerde çalışma izni veya oturum belgesi bulunmayan birçok işçi tespit edildi. Lüksemburg yasalarına göre, bu tür ihlaller tespit edildiğinde işverenlere ağır para cezaları uygulanıyor ve ilgili işyerlerinde faaliyet durdurulabiliyor. Öte yandan, bazı vakalarda yargı süreçleri de devreye girerek sorumlu kişilere hapis cezası verilmesi gündeme gelebiliyor.

Yetkililer, kaçak çalışmanın yalnızca yasalara aykırı bir durum olmadığını, aynı zamanda işçileri güvencesiz ve sömürüye açık bir çalışma ortamına mahkûm ettiğini belirtiyor. ITM, işçilerin çalışma haklarını bilmeleri ve usulsüzlük tespit ettiklerinde yetkililere başvurmaları gerektiğini vurguluyor. Vatandaşlar ve çalışanlar, şikâyetlerini doğrudan www.itm.public.lu adresinden veya ilgili kamu kurumlarına bildirerek resmi işlem başlatabiliyor.

İşverenler İçin Yasal Sorumluluklar

Yetkililer, işverenlerin işe alım sürecinde çalışanların yasal belgelerini dikkatle incelemeleri ve tüm çalışma izinlerinin eksiksiz olmasını sağlamaları gerektiğini hatırlatıyor. Kaçak işçi çalıştırmak hem firmalar hem de bireysel işverenler için ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Mevcut düzenlemelere göre, bu tür ihlaller ağır para cezalarına, işyerlerinin kapatılmasına ve hatta cezai yaptırımlara neden olabiliyor.

Denetimler Devam Edecek

Lüksemburg Çalışma Bakanlığı ve ITM yetkilileri, kaçak çalışma ile mücadelenin süreceğini ve kontrollerin önümüzdeki dönemde daha da sıkılaştırılacağını açıkladı. Yetkililer, işçilerin çalışma haklarına saygı gösterilmesi, iş güvenliği standartlarına uyulması ve adil iş koşullarının korunması için kamuoyunun da bu sürece katkıda bulunmasının önemini vurguladı.

Kaçak işçi çalıştırmanın hem ekonomik hem de sosyal yapıyı olumsuz etkilediğini belirten yetkililer, iş dünyasında yasal düzenlemelere uyumun sağlanması için denetimlerin sıkı bir şekilde devam edeceğini duyurdu.






Lüksemburg’da Mülteci Barınma Krizi Derinleşiyor: Sığınacak Yer Bulamayanlar Uzun Bekleme Listelerinde


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Lüksemburg'da mültecilerin barınma sorunu giderek daha karmaşık bir hal alıyor. Uyum ve Kabul Bakanı Max Hahn, geçtiğimiz hafta itibarıyla Ulusal Kabul Dairesi'nden (ONA) barınma talep eden en az 107 kişinin bekleme listesinde olduğunu açıkladı. Bu kişilerin tamamı, savunmasız gruplara dâhil olmayan, tek başına gelen erkekler olarak kayıtlara geçti.

Buna rağmen, Hahn’a göre, bu bireyler ONA’nın mevcut merkezlerinde kalan diğer mültecilerle aynı maddi ve sosyal yardımlardan yararlanıyor. Barınma krizine ilişkin bu veriler, Hahn’ın Yeşiller Partisi Milletvekili Joëlle Welfring'in sorularına verdiği resmî yanıtta ortaya çıktı.

Barınma Talebindeki Rekor Artış ve Kısıtlı Kapasiteler

Bakan Hahn, bekleme listesindeki kişi sayısının günlük olarak değişkenlik gösterdiğini ve 2024 yılının Aralık ayından bu yana 30 ila 110 kişi arasında dalgalandığını belirtti. ONA merkezlerinin kapasitesinin yüzde 97 oranında dolduğunu vurgulayan Hahn, artık yeni başvurular için yer bulmanın son derece zorlaştığını ifade etti.

Acil Barınma Merkezleri: Yetersiz ve Geçici Çözümler

Barınma hakkı elde edemeyen mülteciler, ülkedeki evsizler için kurulan “Wanteraktioun” adlı acil barınma merkezlerine yönlendiriliyor. Ancak bu merkezler kalıcı konaklama imkânı sunmuyor ve başvuranların her gün yeniden kayıt yaptırmaları gerekiyor.

Yeşiller Partisi Milletvekili Welfring, bu durumun mülteciler için büyük bir belirsizlik yarattığını belirterek, bu kişilerin gün içerisinde ortalama beş saat boyunca herhangi bir barınma alanı veya eşyalarını bırakabilecekleri güvenli bir yer bulamadan sokakta kaldıklarını vurguladı. Kasım 2024'ten bu yana her gün yaklaşık 70 mülteci bu geçici barınma sisteminden faydalanıyor.

Yeni Bir Sorun: Oturma İzni Alanlar Merkezleri Boşaltmıyor

Barınma krizini daha da ağırlaştıran bir diğer faktör ise, uzun süredir Lüksemburg’da yaşayan ve oturma izni almış mültecilerin, konakladıkları kabul merkezlerinden ayrılmamaları. İkamet izni aldıktan sonra iki ila beş yıl boyunca bu merkezlerde yaşamaya devam eden mülteciler, yeni gelenlerin barınma hakkına erişmesini zorlaştırıyor.

Yetkililer, bu bireylerin kendi imkânlarıyla konut bulmaları gerektiğini defalarca dile getirse de, yüksek kira fiyatları ve uygun konut bulma zorlukları nedeniyle bu süreç yavaş ilerliyor. Sonuç olarak, yeni gelen mülteciler için konaklama imkanları giderek daralıyor.

Avrupa’ya Çağrı: Daha Adil Bir Mülteci Dağılımı Şart

Lüksemburg hükümeti, artan sığınmacı akını karşısında Avrupa çapında daha adil bir mülteci dağıtım sistemi kurulması gerektiğini savunuyor. Bakan Hahn, “Lüksemburg’un mülteci yükü artık sürdürülemez seviyeye ulaştı” diyerek bu yükü tek başına taşıyamayacaklarını belirtti.

Yetkililer, mülteci krizinin çözümü için yeni konut projelerinin hızlandırılması ve Avrupa ülkeleri arasında daha dengeli bir mülteci paylaşım mekanizması oluşturulması gerektiğini vurguluyor. Ancak, barınma sıkıntısına dair somut bir çözüm henüz geliştirilmiş değil ve mülteci merkezlerinin doluluk oranı her geçen gün artmaya devam ediyor.






Lüksemburg’da İş Yerinde Romantik İlişkiler: Yasak mı, Kabul Edilebilir mi?


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

İş yerinde romantik ilişkiler, Lüksemburg'daki çalışma ortamlarında giderek daha fazla tartışma konusu haline geliyor. Peki, iş arkadaşları arasındaki duygusal bağlar hukuki açıdan nasıl değerlendirilir? İşverenlerin bu konuda belirli kurallar koyma hakkı var mı? Uzmanlar, bu hassas konuya dair görüşlerini paylaşıyor.

Yasal Düzenlemeler ve Kurumsal Politikalar

Lüksemburg’daki iş hukuku, çalışanların iş yerinde romantik ilişki yaşamasına herhangi bir doğrudan yasak getirmiyor. İşverenlerin, çalışanlar arasında kişisel ilişkilere müdahale etmesi genellikle hukuki açıdan geçerli bir gerekçeye dayanmadıkça mümkün değil. Ancak bazı şirket politikaları bu tür ilişkileri belirli kurallar çerçevesinde sınırlandırabiliyor.

Özellikle, yönetici ve astları arasındaki ilişkiler, çıkar çatışmasına yol açma ihtimali nedeniyle daha sıkı denetim altında olabilir. Eğer romantik ilişki, şirketin işleyişine zarar verirse veya bir çalışana diğerine kıyasla ayrıcalık sağlanmasına neden olursa, işverenin duruma müdahale etme hakkı doğabilir.

Bunun yanı sıra, bazı firmalar iş yerinde romantik ilişkileri açıkça yasaklayan politikalar belirleyerek, çalışanlar arasındaki çatışmaları ve yönetimsel sorunları önlemeyi amaçlıyor. Ancak bu tür kısıtlamaların yasal geçerliliği, iş sözleşmeleri ve işyeri yönetmeliklerine bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor.

İlişkinin Açıklanması Gerekli mi?

Peki, bir çiftin iş yerindeki ilişkisini ilan etmesi zorunlu mu? Uzmanlara göre, ilişkinin henüz başlangıç aşamasında olduğu durumlarda açıklanmasına gerek yok. Ancak ilişkinin uzun vadeli bir boyuta ulaşması halinde, şeffaflık her zaman daha sağlıklı bir tercih olabilir.

Özellikle yöneticiler ve astları arasındaki ilişkiler, çıkar çatışmasına yol açabileceğinden, şirketlerin bu tür durumlarda önceden bilgilendirilmesi tavsiye ediliyor. İlişkinin gizli kalması durumunda, dedikodular, mesai arkadaşları arasında güvensizlik ve verimlilik kaybı gibi istenmeyen sonuçlar doğabilir.

İş Ortamında Romantik İlişkilerin Etkileri

İş yerinde bir ilişkinin kabul edilebilir olup olmadığı büyük ölçüde çiftin profesyonel tutumuna bağlıdır. Eğer iki çalışan, iş etiğine uygun davranıyor ve kişisel ilişkilerini profesyonel sorumluluklarından ayrı tutabiliyorsa, genellikle bir sorun yaşanmaz.

Ancak, ilişkinin iş performansını olumsuz etkilemesi veya ofis içindeki dinamikleri değiştirmesi durumunda, şirket yönetimi bazı önlemler almak zorunda kalabilir. Özellikle kıdemli yöneticiler ve çalışanlar arasındaki ilişkiler, diğer ekip üyelerinin rahatsızlık hissetmesine veya adaletsiz bir çalışma ortamı algısı oluşmasına neden olabilir.

Sonuç: İş Yerinde Romantizmin Dengesi Nasıl Sağlanmalı?

İş yerinde romantik ilişkiler, yasaklanması zor olan ancak dikkatle yönetilmesi gereken bir konu olarak değerlendiriliyor. Profesyonel yaklaşım, iş etiğine uygun davranış ve şeffaf iletişim, olası sorunları en aza indirmenin en önemli yolları arasında yer alıyor.

Lüksemburg'daki şirketler, çalışanlarının özel hayatına saygı duyarken, aynı zamanda çalışma ortamının düzenini ve verimliliğini koruma konusunda da hassasiyet göstermeye devam ediyor. Bu nedenle, iş yerinde yaşanan romantik ilişkilerde dengenin sağlanması, hem çalışanlar hem de işverenler açısından kritik bir konu olmaya devam edecek.






Lüksemburg’dan Vergi Cenneti Suçlamalarına Net Yanıt


LÜKSEMBURG – 19 Şubat 2025

Lüksemburg hükümeti, ülkenin vergi politikalarına yönelik eleştirilere bir kez daha sert tepki gösterdi. Son olarak, Fransız televizyon kanalı France 2'nin "Complément d'Enquête" adlı araştırmacı programında, dünyaca ünlü çikolata devi Ferrero’nun Lüksemburg’daki vergi yapısı ele alınarak ülkenin vergi kaçakçılığına göz yumduğu iddia edildi.

Programda, Ferrero’nun Schenkenberg Holding aracılığıyla Lüksemburg’da vergi avantajlarından yararlandığı ve ülkede gelen veya çıkan temettülerden vergi alınmadığı öne sürüldü. Lüksemburg’un "vergi cenneti" olarak adlandırılması, hükümetin sert tepkisini beraberinde getirdi.

Eski Suçlamalar, Güçlü Savunmalar

Bu tür iddialar Lüksemburg için yeni değil. 2008 yılında dönemin Başbakanı Jean-Claude Juncker, benzer suçlamalara karşı Fransa’yı eleştirerek "Fransızlar kendi mali politikalarına baksın" şeklinde yanıt vermişti. Ancak bu kez konu, siyasi arenaya taşındı.

Kasım 2024’te, Fransa Parlamentosu’ndan Mathilde Feld (Fransa Boyun Eğmez Partisi – LFI) ve Nicolas Sansu (Fransa Komünist Partisi – PCF), Lüksemburg’un Avrupa’da iş birliği yapmayan ülkeler listesine eklenmesini önerdi.

Lüksemburg’un Resmi Yanıtı ve Vergi Reformları

Lüksemburg Maliye Bakanlığı, iddiaları "gerçek dışı ve siyasi manipülasyon" olarak nitelendirerek, ülkenin uluslararası şeffaflık standartlarına tam uyum sağladığını vurguladı.

Yetkililere göre, son 15 yılda ülke, vergi kaçakçılığıyla mücadele amacıyla kapsamlı reformlar gerçekleştirdi. 2023 yılının Aralık ayında uygulamaya konulan "İkinci Sütun" (Pillar Two) düzenlemesi sayesinde, büyük ölçekli tüm şirketlerin en az %15 oranında vergi ödemesi zorunlu hale getirildi.

Hükümet, bu düzenlemeyle birlikte küresel şirketlerin Lüksemburg üzerinden vergi kaçırma ihtimalinin büyük ölçüde ortadan kaldırıldığını ifade ediyor.

Şeffaflık Artıyor, Yeni Düzenlemeler Yolda

Vergi sisteminde daha fazla şeffaflık sağlamak amacıyla, kripto para vergilendirmesi dahil olmak üzere yeni düzenlemelerin yolda olduğu açıklandı.

Hükümet yetkilileri, "Lüksemburg’un uluslararası mali sistemde bir vergi kaçakçılığı merkezi olduğu" iddialarının gerçeklikten uzak olduğunu ve ülkenin, Avrupa Birliği’nin belirlediği tüm vergi uyumluluk kriterlerine tam olarak uyduğunu vurguladı.

Ayrıca, AB üyesi bir ülkenin, iş birliği yapmayan vergi bölgeleri listesine eklenmesinin hukuki açıdan mümkün olmadığı da belirtildi.

Lüksemburg’un Gelecekteki Mali Konumu

Lüksemburg hükümeti, bu tür eleştirilerin ekonomik ve siyasi rekabetin bir sonucu olduğunu ve ülkenin mali yapısının uluslararası standartlara uygun olarak geliştirilmeye devam edeceğini açıkladı.

Ancak Fransa ve bazı Avrupa ülkeleri, Lüksemburg’un küresel şirketlere sunduğu vergi avantajlarının diğer ülkeler için bir haksız rekabet unsuru olduğu görüşünde.

Önümüzdeki dönemde, Avrupa Birliği içinde vergi politikalarının daha da sıkılaştırılması gündemde. Bu bağlamda, Lüksemburg’un AB ile uyumlu ancak rekabetçi bir vergi sistemini korumak için yeni adımlar atması bekleniyor.

Sonuç olarak, Lüksemburg kendisini "vergi cenneti" olarak nitelendiren iddialara karşı net bir duruş sergilese de, bu tartışmaların yakın gelecekte de devam etmesi muhtemel görünüyor.