Lüksemburg’da Gıda Uyarısı: Depo-Ei CV Şirketine Ait Yumurtalar Salmonella Şüphesi Nedeniyle Geri Çağrıldı


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Lüksemburg sağlık yetkilileri, Depo-Ei CV firmasına ait yumurtaların Salmonella bakterisi taşıma riski nedeniyle acil geri çağırıldığını duyurdu. Yetkililer, açık alanda yetiştirilen ve kümes tabanında üretilen yumurtaların bu acil geri çağırma kapsamına girdiğini belirtti.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, uyarı seviyesinin "turuncuya" yükseltildiği ve bunun halk sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturabileceği ifade edildi. Söz konusu uyarı, Lüksemburg hükümetinin resmi internet sitesinde de yayınlandı.

Geri Çağrılan Yumurtaların Detayları

Yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre, geri çağırma işlemi aşağıdaki son kullanma tarihleri arasındaki tüm yumurtaları kapsıyor:

📆 27 Ocak 2025 - 24 Mart 2025

Ayrıca, yumurtaların üzerinde bulunan aşağıdaki kimlik kodları geri çağırma listesine alınmıştır:

🔹 1-BE-306401
🔹 1-BE-306402
🔹 2-BE-306403

Lüksemburg Sağlık Bakanlığı, bu yumurtaların büyük ihtimalle ülke genelinde farklı marketlerde satışa sunulduğunu ve tüketicilerin bu ürünleri kesinlikle tüketmemeleri gerektiğini vurguladı. Ürünü satın alan kişilere, yumurtaları en yakın satış noktasına iade etmeleri çağrısında bulunuldu.

Gıda Güvenliği Uyarılarından Nasıl Haberdar Olabilirsiniz?

Yetkililer, tüketicilerin gıda güvenliği konusunda güncel bilgilere ulaşabilmeleri için Lüksemburg Gıda Güvenliği Resmi Web Sitesi'ni takip etmelerini öneriyor.

📢 Gıda güvenliği uyarıları ve daha fazla bilgi için Lüksemburg Gıda Güvenliği resmi internet sitesine göz atabilirsiniz:
🔗 securite-alimentaire.public.lu

Vatandaşların bu tür duyuruları dikkate alması, halk sağlığının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.








Lüksemburg’da Vergi İşlemlerinde Gecikme: Maliye Bakanı Açıklamalarda Bulundu


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Lüksemburg’da bazı vergi dosyalarının işlenmesi gecikmeye uğradı. Maliye Bakanı Gilles Roth, Demokrat Parti (DP) milletvekili Corinne Cahen’in parlamentodaki sorusuna yanıt vererek gecikmelerin boyutunu ve nedenlerini açıkladı.

Eğer siz de geçmiş yıllara ait vergi beyannamenizin sonucunu henüz almadıysanız, dosyanızın hâlâ inceleme sırasında olan binlerce vergi mükellefi arasında olduğunu bilmelisiniz.

Hangi Yıllarda Daha Fazla Gecikme Var?

Lüksemburg’da vergi dosyalarının işlenmesi için beş yıllık yasal süre bulunuyor. Vergi dairesi öncelikli olarak 2020 yılına ait dosyaları işleme koymaya çalışıyor. Ancak, diğer yıllara ait dosyaların da inceleme süreci hâlâ devam ediyor.

Bakan Roth’un açıkladığı verilere göre, Ocak 2025 itibarıyla işlenmemiş vergi dosyalarının oranları şu şekilde:

📌 2020: Yalnızca %0,60 dosya hala işlenmemiş durumda.
📌 2021: %2,15 dosya henüz tamamlanmadı.
📌 2022: %7,27 oranıyla en yüksek gecikme bu yıl yaşanıyor.

Vergi İşlemlerindeki Gecikmenin Sebepleri Neler?

Maliye Bakanı Gilles Roth, dosyaların karmaşıklığı ve vergi mükelleflerinin beyannamelerini geç teslim etmeleri nedeniyle gecikmelerin yaşandığını belirtti.

Ayrıca, 2022 yılından itibaren vergi beyannamesi sunma süresinin uzatıldığını hatırlatarak, önceden 31 Mart olan son teslim tarihinin 31 Aralık’a uzatıldığını ifade etti. Bu değişiklik, dosyaların vergi dairesine daha geç ulaşmasına ve inceleme sürecinin uzamasına neden oldu.

Gecikmeleri Azaltmak İçin Hükümetin Aldığı Önlemler

Vergi dairesi Contributions Directes, dosyaların başvuru sırasına göre değerlendirildiğini belirtti ve sürecin hızlandırılması için şu önlemlerin alındığını duyurdu:

🔹 Vergi işlemlerini hızlandırmak amacıyla yeni personel alımları yapıldı.
🔹 Dosya inceleme sürecinin daha verimli olması için yeni düzenlemeler getirildi.

Maliye Bakanlığı, bu tedbirlerin yakın zamanda etkisini göstereceğini ve vergi işlemlerindeki gecikmelerin önemli ölçüde azalacağını duyurdu.

Vergi mükellefleri, dosyalarının işlenmesiyle ilgili en güncel bilgilere resmi hükümet kanalları üzerinden ulaşabilirler.








Lüksemburg’da “Dönüş Evi”nin Koşulları Eleştiriliyor: Yeşiller Partisi Milletvekili Uyardı – “Burası Çocuklar İçin Uygun Değil”


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Lüksemburg Parlamentosu İçişleri Komisyonu üyeleri, mültecilere yönelik acil konaklama merkezini inceledi.

Yeşiller Partisi (Les Gréng)’nin talebi üzerine, Lüksemburg Parlamentosu İçişleri Komisyonu üyeleri, Kirchberg’deki “Maison de Retour” (Dönüş Evi) adlı merkeze bir ziyaret gerçekleştirdi. İçişleri Bakanı Léon Gloden’in de katıldığı bu ziyaret sırasında, merkezde barınan kişilerin yaşam koşulları detaylı bir şekilde değerlendirildi.

Acil Konaklama Merkezinden “Dönüş Evi”ne – Ancak Koşullar Değişmedi

Eylül 2024’te, Kirchberg Acil Konaklama Merkezi (SHUK), statü değiştirerek “Dönüş Evi” olarak yeniden adlandırıldı. Ancak, bu değişikliğin sadece isimle sınırlı olduğu, barınma koşullarında ise hiçbir iyileştirme yapılmadığı iddia ediliyor.

Bu merkez, şu anda Lüksemburg’da yasa dışı şekilde ikamet eden ve ülkeyi terk etmesi gereken mültecileri barındırıyor. Ayrıca, Dublin III düzenlemesi gereği başka bir AB ülkesine gönderilmesi gereken kişilerin de bu merkezde tutulduğu belirtiliyor.

“Bu Koşullar Küçük Çocuklar İçin Uygun Değil”

Yeşiller Partisi Milletvekili Meris Sehovic, merkezdeki barınma koşullarının aileler ve küçük çocuklar için kabul edilemez olduğunu vurguladı. Sehovic, sadece ismin değiştiğini, ancak temel sorunların devam ettiğini belirterek şunları söyledi:

🗣 “Burası hâlâ soğuk, ruhsuz bir salon ve beton zeminin üzerine yerleştirilmiş onlarca çadırdan oluşuyor. Çadırların içinde ise yalnızca birkaç kamp yatağı var. Böyle bir ortamda aileleri ve özellikle küçük çocukları barındırmak kesinlikle uygun değil.”

Sehovic, merkezde yaşayanların önemli bir bölümünü 0-5 yaş arasındaki çocukların oluşturduğunu belirterek, şu sözlerle tepki gösterdi:

🗣 “Bir bebeğin burada, beton zeminde emekleyerek hareket etmeye çalıştığını hayal edin. Bu, çocukların temel ihtiyaçlarıyla bağdaşmıyor ve onları ciddi risklerle karşı karşıya bırakıyor.”

Merkezdeki Doluluk Oranı ve Mevcut Durum

Yetkililerin verdiği bilgilere göre, Dönüş Evi’ndeki toplam 170 yataktan şu anda 60’ı dolu.

📌 Barınanların üçte ikisini Dublin düzenlemesine tabi olup başka bir ülkeye transfer edilmeyi bekleyen erkek mülteciler oluşturuyor.

📌 Aileler ve küçük çocuklar, geçici barınma sağlanması adına burada tutuluyor.

Değişiklik Yapılacak mı?

Yeşiller Partisi ve bazı insan hakları örgütleri, bu merkezdeki koşulların iyileştirilmesi ve ailelerin daha uygun bir ortamda barındırılması gerektiğini savunuyor.

Ancak, hükümetin bu konudaki tutumu henüz netleşmiş değil. İçişleri Bakanlığı, şu ana kadar iyileştirme yönünde herhangi bir somut adım atılacağını açıklamadı.

İnsan hakları aktivistleri ve muhalefet milletvekilleri, aileler ve çocukların daha insani şartlarda barındırılmasını sağlamak amacıyla hükümete baskı yapmaya devam edeceklerini belirtiyor.







Lüksemburg Sığınmacılara Karşı Daha Sert mi Davranıyor?


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Lüksemburg hükümetinin iltica politikalarındaki yeni düzenlemeleri, göçmen hakları savunucuları arasında ciddi endişelere yol açtı.

Lüksemburg’da sığınmacı statüsü almak zaten karmaşık ve uzun bir süreç olarak görülürken, hükümetin yeni sıkılaştırılmış politikaları bu süreci daha da zorlaştırıyor.

Özellikle göçmenlik başvurularının değerlendirilmesi yetkisinin Dışişleri Bakanlığı’ndan İçişleri Bakanlığı’na devredilmesi, birçok kişi tarafından yalnızca bir bürokratik değişiklik olarak görülse de, bazılarına göre bu değişim hükümetin sığınmacılara yönelik bakış açısında ciddi bir dönüşümün işareti.

Bu değişiklikle ilgili yorum yapan Lüksemburg’un tanınmış sosyal aktivistlerinden Marianne Donven, durumu şöyle değerlendirdi:

🗣 “Geçmişte, başvuruları reddedilen sığınmacılar için esneklik sağlanabiliyordu. Yalnız annelerin çocuklarıyla birlikte barınaklardan çıkarılmasını izlemek benim için son derece zor oldu. Eskiden, özel durumları doğrudan Bakan Jean Asselborn’a iletebiliyorduk ve bazı kişiler için istisnai oturum izinleri alınabiliyordu. Ama şimdi kurallar kesin ve istisnasız şekilde uygulanıyor.”

Donven ayrıca, iltica başvurularının çok yavaş ilerlediğini ve bu durumun başvuru sahipleri için ek zorluklar yarattığını ifade etti.

Sert Politikalar Eleştiriliyor, Ancak Bakan Gloden’in Bazı Kararları Destekleniyor

Donven, mevcut sıkı politikaları eleştirirken, İçişleri Bakanı Léon Gloden tarafından alınan bazı kararları da takdir ettiğini belirtti.

🟢 Yaklaşık 100 kişiye oturum izni verilmesi ve bazı göçmenlere çalışma izni alma konusunda istisnalar tanınması, Donven’e göre olumlu gelişmeler arasında.

Ancak, Lüksemburg’daki iltica sisteminin hâlâ zorlu bir mücadele alanı olduğunu vurgulayan Donven, başvuru sahiplerinin maruz kaldıkları tehditleri kanıtlamak için kapsamlı belgeler sunmak zorunda olduklarını söyledi.

Bazı Milletlerden Gelen Başvurular Daha Kolay Kabul Ediliyor

Resmi verilere göre, Eritre ve Afganistan’dan gelen sığınmacılar, ülkelerindeki siyasi durum nedeniyle daha fazla destek görebiliyor.

Ancak, Faslı ve Venezuelalı sığınmacıların başvuruları genellikle reddediliyor.

Sığınmacıların başvurularının değerlendirilmesinde, politik sığınmacılar ile ekonomik göçmenler arasındaki ayrım belirleyici rol oynuyor.

📌 Başvuru sahipleri, yalnızca ekonomik sebeplerden değil, ülkelerindeki hayati tehditler nedeniyle iltica talep ettiklerini kanıtlamak zorunda.

Geri Gönderme Sürecinde Büyük Zorluklar

Lüksemburg hükümeti, iltica başvurusu reddedilen kişileri sınır dışı etmekte büyük zorluklarla karşılaşıyor.

İçişleri Bakanı Léon Gloden, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

🗣 “Gerçekten uluslararası koruma hakkı olan kişiler, hızlıca yanıt almalı ve topluma entegre olmalıdır. Ancak, hiçbir şansı olmayanlar da bunu bilmeli ve mümkün olan en kısa sürede ülkelerine geri dönmelidirler. Bu insanlara boş umutlar vermemeliyiz.”

📊 2024 yılında Lüksemburg’dan sınır dışı edilen toplam 438 göçmen arasında, 98’i reddedilmiş sığınmacılar, 340’ı ise yasa dışı göçmenlerden oluşuyordu.

Bu rakam, 2023 yılına kıyasla %56’lık bir artış anlamına geliyor.

Ancak, sınır dışı işlemleri konusunda hala büyük engeller var. Bazı ülkeler, kendi vatandaşlarını geri almak için gerekli belgeleri vermeyi reddediyor. Bu da, bazı göçmenlerin uzun süre belirsizlik içinde yaşamasına neden oluyor.

Lüksemburg’un Sığınmacılar İçin Zorlu Yolu Devam Ediyor

Lüksemburg hükümeti, iltica ve yasa dışı göçle ilgili daha sıkı kurallar uygulamaya devam edeceğini belirtiyor.

Ancak, göçmen hakları savunucuları ve bazı siyasi partiler, bu politikaların zaten hassas durumda olan kişileri daha da zorlayacağını savunuyor.

🔜 Haziran 2026’da yürürlüğe girmesi beklenen “Yeni Avrupa Göç ve İltica Paktı” ile birlikte, Lüksemburg’un göç politikalarının daha fazla değişime uğraması bekleniyor.








Benelüks Birliği: Avrupa’nın Zorluklarına Karşı Her Zamankinden Daha Güçlü


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Belçika, Hollanda ve Lüksemburg başbakanları, üçlü iş birliğini güçlendirmek amacıyla Lüksemburg’da bir araya geldi.

Benelüks (Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) ülkelerinin liderleri geçtiğimiz hafta üçlü iş birliğinin artırılması konusunda görüş alışverişinde bulunmak için Lüksemburg’un Senningen Şatosu’nda toplandı.

Toplantıya Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden ev sahipliği yaparken, Belçika Başbakanı Bart De Wever ve Hollanda Başbakanı Dick Schoof da katıldı.

Hollanda Başbakanı Schoof: "Benelüks Birliği, Tarihten Çok Daha Fazlası"

Toplantıda konuşan Hollanda Başbakanı Dick Schoof, Avrupa’nın içinde bulunduğu hassas dönemde Benelüks Birliği’nin öneminin daha da arttığını vurguladı:

🗣 “Bu birlik sadece tarihsel bir miras değil; aksine, savaşlar ve güvensizlik ortamı nedeniyle, günümüzde her zamankinden daha büyük bir öneme sahip. Avrupa artık bu mesajı aldı: Şimdi harekete geçme zamanı, ancak birlikte. Bu yalnızca Avrupa için değil, Benelüks için de kritik bir konu. Güvenlik başta olmak üzere her alanda etkisini gösteriyor.”

Savunma ve Güvenlik Alanında İş Birliği Güçleniyor

Bir buçuk saat süren toplantıda, savunma ve güvenlik konuları da masaya yatırıldı.

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden, askeri iş birliğinin genişletilmesi gerektiğine vurgu yaptı:

🗣 “Üç ülke olarak savunma alanındaki iş birliğimizi daha ileriye taşımamız gerekiyor. Ortak savunma ekipmanları satın almak veya üretmek, hem verimliliği artıracak hem de kriz anlarında daha hızlı hareket etmemizi sağlayacaktır.”

Hollanda Başbakanı Dick Schoof ise Ukrayna’ya verilen desteğin devam edeceğini belirtti:

🗣 “Ukrayna, bizim desteğimize güvenebilir. Onların güvenliği, bizim güvenliğimiz demektir.”

Göç ve Organize Suçla Mücadelede Polis İş Birliği Artacak

Toplantının ana gündem maddelerinden biri de göç ve organize suçlarla mücadelede polis teşkilatlarının iş birliğini artırmak oldu.

Liderler, Schengen Anlaşması’nın (Serbest Dolaşım Bölgesi) Avrupa vatandaşları için büyük bir kazanım olduğunun altını çizerken, yasadışı göç ve suç örgütleriyle mücadelede daha kararlı adımlar atılması gerektiğini belirttiler.

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden, Almanya’nın sınır kontrollerini yeniden devreye sokmasına değinerek şunları söyledi:

🗣 “Almanya’nın sınır kontrollerini artırmasını anlayabiliyorum çünkü büyük bir yasa dışı göç dalgası ile karşı karşıyalar. Ancak bu tür önlemler, bizim sosyal bütünlüğümüzü de olumsuz etkileyebilir.”

Belçika Başbakanı Bart De Wever ise sınır kontrollerinin etkili bir çözüm olmadığını ifade etti:

🗣 “Şahsen, Avrupa iç sınırlarında kontrol uygulamanın en iyi çözüm olduğuna ikna olmadım. Daha etkili yöntemler mevcut.”

Daha Güçlü Bir Ekonomi, Daha Dirençli Bir Avrupa

Hollanda Başbakanı Dick Schoof, ekonomik gücün Avrupa’nın istikrarı için kritik olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

🗣 “Sağlam bir ekonomi, Avrupa’nın istikrarını korumanın anahtarıdır. Benelüks ülkeleri olarak, rekabet gücümüzü artırmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden ise bürokratik engellerin azaltılması gerektiğini belirtti:

🗣 “Benelüks, Avrupa’nın kapısıdır. Bu stratejik bir avantajdır ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.”

Geçmişten Dersler: Avrupa Tekrar Bir Krizin İçinde

Belçika Başbakanı Bart De Wever, Benelüks Birliği’nin II. Dünya Savaşı sırasında, Avrupa’nın büyük bir krizde olduğu dönemde doğduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

🗣 “Üç ülke olarak, savaş sonrası toparlanmak için birlik olma kararı almıştık. Bugün de benzer bir durumla karşı karşıyayız: Avrupa’nın kalbinde devam eden bir savaş, kaçınılmaz olarak bizi de etkiliyor.”

Başbakan, Avrupa’nın güvenlik ve istikrarının artık eskisi kadar garantili olmadığını da ekledi:

🗣 “Bence, Benelüks ortaklığı çerçevesinde bir araya gelip, bu krizi nasıl yöneteceğimizi ve bundan nasıl daha güçlü çıkacağımızı konuşmamız son derece önemli.”

Benelüks İçin Yeni Liderlerin İlk Zirvesi

Bu toplantı, Belçika Başbakanı Bart De Wever ve Hollanda Başbakanı Dick Schoof’un Benelüks Zirvesi’ne ilk katılımıydı.

Aynı zamanda, Bart De Wever için başbakanlık görevine geldikten sonraki ilk yurtdışı ziyareti olma özelliği taşıyordu.

Avrupa’nın içinde bulunduğu kriz göz önüne alındığında, bu zirve Benelüks ülkeleri arasında güvenlik, ekonomi ve organize suçlarla mücadele alanlarında daha geniş kapsamlı iş birliklerinin kapısını aralayabilir.







Şirketler Vergiden Nasıl Kaçıyor?


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Vergi yükümlülüklerini azaltmak için yasal ama tartışmalı yöntemler

Kâr transferleri, paravan şirketler ve iç krediler, büyük şirketlerin vergi yükümlülüklerini asgari seviyeye indirmek için kullandığı yaygın yöntemler arasında yer alıyor.

Kimi çevrelere göre bu yöntemler yasal hırsızlık olarak görülürken, bazıları bunu ekonomik bir zorunluluk olarak değerlendiriyor. Vergiler, devletlerin en önemli gelir kaynaklarından biri olmasına rağmen, büyük şirketler yasal boşluklardan yararlanarak ödemeleri gereken vergi miktarını azaltıyor ve daha fazla kâr elde ediyor.

Ancak Avrupa Birliği, vergi kaçakçılığıyla mücadele etmek için çeşitli önlemler aldı. AB tarafından kabul edilen DAC6 Direktifi, şirketleri ve mali danışmanları, yurt dışına yönelik vergi stratejilerini bildirmeye mecbur kılıyor. Bu düzenlemenin amacı, kâr transferlerini tespit etmek ve vergi kaçakçılığını önlemek.

📌 Lüksemburg’da 2023 yılı sonuna kadar bu kapsamda 2.806 vergi dosyası rapor edilirken, aynı dönemde AB üyesi ülkelerden Lüksemburg’a ilişkin 9.521 ek rapor daha gönderildi.

Kâr Transferi: Büyük Şirketlerin En Çok Tercih Ettiği Vergi Kaçırma Yöntemi

Parlamentoda verilen bir soru önergesine yanıt olarak CSV Partisi’nden Gilles Roth, en yaygın vergi kaçakçılığı yöntemlerinden birinin kâr transferi olduğunu açıkladı.

Bu yöntemde, şirketler ürün veya hizmetlerini vergi oranlarının yüksek olduğu bir ülkede satarken, elde edilen kârı vergi oranlarının düşük olduğu başka bir ülkede kaydeder.

💰 Bu uygulama, şirketler için milyonlarca avroluk vergi tasarrufu sağlıyor.

📌 Örnek: Transfer fiyatlandırması manipülasyonu

Bu yöntemde, bir şirket kendi iştiraki olan bir başka şirkete yapay olarak yüksek maliyetler çıkarır. Böylece:

🔹 Vergi oranlarının yüksek olduğu ülkedeki kâr azalır.
🔹 Vergi oranlarının düşük olduğu ülkede ise kâr artar.

İç Krediler: Vergi Matrahını Düşürmenin Bir Başka Yolu

Kâr transferine ek olarak, bazı büyük şirketler daha karmaşık finansal yapılar kullanarak vergilerini düşürüyor.

Bunlardan biri iç krediler (grup içi borçlanma) yöntemidir.

📌 Bu yöntemin işleyişi şu şekildedir:

🔹 Bir şirket, başka bir ülkedeki iştirakinden yüksek faiz oranıyla kredi alır.
🔹 Bu kredinin faiz gideri, yüksek vergi oranına sahip ülkedeki kârdan düşülerek vergilendirilebilir gelir azaltılır.
🔹 Ancak düşük vergili ülkede, bu faiz geliri kâr olarak kaydedilir ve daha düşük oranda vergilendirilir.

Sonuç olarak, şirketin toplam vergi yükü önemli ölçüde azalır.

Paravan Şirketler: Gelir Gizlemenin Yolu

Paravan şirketler (Boîtes aux lettres), uluslararası vergi kaçırmada yaygın kullanılan bir diğer yöntemdir.

Bu tür şirketler genellikle ya hiç vergi almayan ya da çok düşük vergi oranlarına sahip ülkelerde kurulmaktadır. Ayrıca, bu ülkelerdeki sıkı gizlilik yasaları, şirketlerin gerçek sahiplerini tespit etmeyi zorlaştırmaktadır.

📌 Başlıca tercih edilen ülkeler:

🔹 Lüksemburg
🔹 Malta
🔹 Kıbrıs

Bu ülkelerde kurulan paravan şirketlerin gerçek sahipleri genellikle anonim kalmaktadır. Şirketler, yalnızca varlık yönetimi ve vergi yükümlülüklerini azaltmak amacıyla kurulmaktadır.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının Kötüye Kullanımı

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (Double Taxation Agreements - DTA), iki ülke arasında çifte vergilendirmenin önüne geçmek amacıyla yapılır. Ancak bazı şirketler bu anlaşmalardan vergi kaçırmak için faydalanmaktadır.

📌 Bu yöntemde:

🔹 Şirket, elde ettiği kârın bir ülke tarafından vergilendirilmeyeceğini beyan eder çünkü diğer ülkenin vergi alma hakkı vardır.
🔹 Ancak diğer ülke de bu kâra vergi uygulamaz.
🔹 Sonuç olarak, şirket hiçbir ülkede vergi ödemeden kâr elde eder.

Bu strateji "İkili İrlanda ve Hollanda Sandviçi" (Double Irish with a Dutch Sandwich) olarak adlandırılan bir taktikle yıllarca büyük teknoloji şirketleri tarafından kullanıldı. Ancak, AB bu yöntemi daha sıkı denetlemeye tabi tutmuştur.

"Yasal Olarak Para Yok Etme" Sanatı

📌 Büyük şirketler, bu ve benzeri yöntemleri kullanarak "yasal olarak para yok etme sanatında" ustalaşmış durumdalar.

💰 Hükümetler, bu vergi kaçırma yöntemlerini denetlemek için daha katı önlemler almaya çalışırken, şirketler de yeni yollar arayarak vergi yükümlülüklerini minimum seviyeye indirmeye devam ediyor.

💡 Peki, Avrupa Birliği’nin son düzenlemeleri bu süreci durdurabilecek mi?

Yoksa büyük şirketler, vergi kaçırmak için her zaman yeni yollar mı bulacak?








Lüksemburg'da AB Dışı Doktorlar ve Sağlık Uzmanları İçin Zorlu Süreç: Çalışma İzni Almak Neden Bu Kadar Zor?


Lüksemburg - 16 Mart 2025

Cezayir'de eğitim almış bir veteriner, Lüksemburg vatandaşı olmasına rağmen çalışma izni alamadı

Lüksemburg'da sağlık sektörüne adım atmak, Avrupa Birliği (AB) dışındaki ülkelerde eğitim almış uzmanlar için karmaşık ve zorlu bir süreç olmaya devam ediyor.

Cezayir’de veterinerlik eğitimini tamamlayan ve şu anda Lüksemburg vatandaşlığına sahip olan bir veteriner, Sağlık Bakanlığı tarafından mesleki yeterliliğinin tanınmadığını öğrendi. Eğitim seviyesi resmi olarak onaylanmış olsa da mesleki yeterlilikleri tanınmadığı için çalışma izni alamadı.

Bu durum, AB dışı ülkelerden gelen birçok sağlık uzmanı için yaygın bir sorun haline gelmiş durumda. Bürokratik engeller ve dil gereklilikleri, sağlık sektöründe çalışmak isteyen göçmenler için büyük zorluklar yaratıyor.

AB Dışı Diplomalara Neden Onay Verilmiyor?

Lüksemburg'da veterinerlik gibi bazı tıbbi ve sağlık meslekleri tamamen düzenlenmiş mesleklerdir. Bu, bu alanlarda çalışmak isteyenlerin mesleki yeterlilik belgesi almaları gerektiği anlamına gelir. Ancak AB dışı ülkelerde alınan diplomalar için bu süreç çok daha karmaşık ilerlemektedir.

Lüksemburg Yüksek Öğrenim Bakanlığı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları belirtti:

"Lüksemburg'da, Cezayir'deki veterinerlik eğitimine denk bir akademik program bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu veterinerin önce bir başka AB ülkesinden yeterlilik belgesi alması gerekmektedir."

Ancak, bu süreç sandığımız kadar kolay değil. Adaylar, başvurdukları Avrupa ülkesinin kriterlerini de karşılamak zorunda.

Cezayir'de eğitim almış ancak Lüksemburg’da çalışma izni alamayan veteriner ise durumu şu sözlerle açıklıyor:

"Belçika’daki Liège Üniversitesi'nde veterinerlik eğitimime sıfırdan başlamak bile aklımdan geçti. Ancak diplomam olduğu için, öncelik diplomaya sahip olmayan öğrencilere veriliyordu."

200 Sağlık Uzmanı Çalışma İzni Bekliyor

Mesleki yeterlilik sorunları sadece veterinerlerle sınırlı değil. İtalya’dan gelen bir elektrofizyoloji teknisyeni, eğitiminin tanınmasına rağmen farklı bir sorunla karşılaştı.

Lüksemburg'da bu meslek genellikle hemşireler tarafından icra ediliyor. Bu yüzden bu teknisyenin, mesleğini yapabilmesi için hemşirelik diploması alması gerekiyor. Ancak, B2 seviyesinde Almanca dil yeterliliği gerekliliği nedeniyle eğitimine devam etmesi mümkün olmadı.

Bu teknisyen, içinde bulunduğu durumu şöyle özetliyor:

"Şu anda hemşire olabilmek için gerekli becerileri edinmeye çalışıyorum, böylece sonunda kendi alanımda çalışabilirim."

📊 Lüksemburg Çalışma Bakanlığı'nın Ocak 2024 verilerine göre:

🔹 AB dışındaki ülkelerde eğitim almış yaklaşık 200 sağlık uzmanı, ülkede çalışma izni olmadan yaşamını sürdürüyor.
🔹 Bunların %50’si, gerekli dil yeterliliğine (B2 seviyesinde Almanca veya Fransızca) sahip olduklarını iddia ediyor.

Çoğu Başvuru Onaylanıyor, Ancak Bazıları Reddediliyor

Tüm bu zorluklara rağmen, Lüksemburg Yüksek Öğrenim Bakanlığı'ndan alınan verilere göre 2021-2024 yılları arasında:

Tıbbi diploma denkliği başvurularının %96’sı kabul edildi.
Diğer sağlık mesleklerine yönelik başvuruların %94’ü onaylandı.
Ancak, bu süre zarfında sağlık alanındaki mesleki yeterlilik başvurularının %5,7’si reddedildi.

Lüksemburg hükümeti, sağlık sektöründe yüksek standartları koruma çabasında olduğunu belirtiyor. Ancak AB dışı ülkelerde eğitim almış uzmanlar, mesleklerini icra etmek için hâlâ büyük engellerle karşılaşıyor.

Bu süreç, ülkedeki sağlık uzmanı açığını kapatma çabalarıyla nasıl dengelenecek? Bu sorunun cevabı, önümüzdeki yıllarda atılacak adımlarla netleşecek.