Lüksemburg Kraliyet Ailesi, 4 Milyar Dolarlık Servet İddialarını Yalanladı


Lüksemburg – 1 Nisan 2025
Lüksemburg Büyük Dükü’nün Mal Varlıkları Dairesi, son günlerde bazı uluslararası – özellikle Fransız – medya organlarında yer alan kraliyet ailesinin servetine ilişkin iddiaları "yanıltıcı" ve "gerçek dışı" olarak nitelendirerek yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, kraliyet ailesinin net mal varlığının, medyada belirtilen 4 milyar dolarlık rakamın yalnızca küçük bir kısmı olduğu belirtildi.

Geçtiğimiz günlerde bazı medya kuruluşları, kaynağı belirsiz raporlara dayanarak Lüksemburg Büyük Dükü’nün ailesinin (Famille grand-ducale luxembourgeoise) toplam servetinin 4 milyar doları aştığını ve Avrupa’nın en zengin kraliyet ailesi olduğunu iddia etmişti. Bu haberler, Büyük Dük’ün Mal Varlıkları Dairesi tarafından hızlı bir şekilde yalanlandı.

Yapılan resmi açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Büyük Dük ailesinin net mal varlığı, medyada dile getirilen 4 milyar dolarlık rakamın yalnızca küçük bir kısmına tekabül etmektedir.” Açıklamada ayrıca, söz konusu haberlerin kişisel mülkiyetle tarihî, kültürel ve kamusal mülklerin birbirine karıştırılmasından kaynaklandığı vurgulandı. Birçok mülkün, sanılanın aksine, devletin veya kamu kurumlarının mülkiyetinde olduğu ve ailenin özel varlıkları arasında yer almadığı belirtildi.

Büyük Dük’ün Mal Varlıkları Dairesi ayrıca, “Lüksemburg’daki tüm vatandaşlar gibi Büyük Dük ailesi de mali bilgilerinin gizliliği hakkına sahiptir ve bu nedenle özel varlıklarına dair detaylı bilgiler kamuoyuyla paylaşılmayacaktır” ifadelerine yer verdi.

Bu iddialar, kraliyet ailesinin mal varlığıyla ilgili olarak medyada ilk kez yer almıyor. Daha önce de benzer içerikli haberler yayınlanmış, ancak her seferinde yetkili makamlarca yalanlanmıştı.

Mevcut Büyük Dük Henri, 2000 yılından bu yana Lüksemburg’daki anayasal monarşinin başında yer almakta. Siyasi tarafsızlığını koruyan sembolik rolüyle tanınan Büyük Dük, mali konular ve kişisel serveti hakkında kamuoyuna açıklama yapmaktan daima kaçınmıştır. Bu son açıklama ise, söz konusu medya spekülasyonlarına karşı verilmiş nadir ve açık yanıtlardan biri olarak değerlendiriliyor.








İş Yerinde Hasta Hâlde Çalışma Kültürü: Lüksemburg İşgücü Piyasasında Göz Ardı Edilen Bir Kriz


Lüksemburg – 1 Nisan 2025
Lüksemburg İşçi Odası (Chambre des Salariés – CSL), son raporunda ülke işgücü piyasasında giderek yaygınlaşan ve endişe verici boyutlara ulaşan bir olguya dikkat çekti: "Présentéisme" olarak adlandırılan, yani bireylerin hasta olmalarına rağmen iş yerinde bulunmaya devam etme eğilimi. Kuruma göre bu davranış birçok sektörde yaygınlaşmış durumda ve etkileri hem işverenler hem de çalışanlar tarafından yeterince ciddiye alınmıyor.


Hastayken Çalışmak Normalleşiyor

CSL’nin “İşin Kalitesi 2024” (Quality of Work 2024) başlıklı araştırmasına göre, Lüksemburg’daki çalışanlar yılda ortalama 12 günü hasta hissettikleri hâlde iş yerinde geçiriyor. Buna karşılık, sağlık nedenleriyle resmi devamsızlık süresi ortalama sadece 5 gün.

Araştırma, basit fiziksel görevlerden entelektüel pozisyonlara kadar geniş bir iş yelpazesini kapsıyor ve gösteriyor ki, présentéeisme özellikle düşük vasıflı işlerde çok daha yaygın. Örneğin, basit görevlerde çalışanlar yılda ortalama 34 günü hasta halde çalışarak geçirirken, bu süre uzmanlık gerektiren işlerde sadece 14 gün.

Görev Seviyesi Psikolojik Baskının Belirleyicisi

Araştırma bulguları, çalışanın görev pozisyonunun, hastayken işe gelme baskısı üzerinde doğrudan etkili olduğunu ortaya koyuyor. Yönetici, üst düzey sorumlu ve işveren pozisyonlarındaki kişiler için bu sayı yılda ortalama 9 gün ile sınırlı kalıyor. CSL'nin geçtiğimiz perşembe yayımladığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Présentéisme özellikle zor koşullar altında çalışan pozisyonlarda yaygındır. İşten çıkarılma korkusu veya olumsuz değerlendirme alma endişesi, bu davranışın temel sebeplerindendir.”

Diğer yandan, yönetici pozisyonundaki kişiler hastalık nedeniyle devamsızlık konusunda da en düşük oranlara sahip. Yılda ortalama sadece 3,3 gün devamsızlık yapılırken, bu oran düşük vasıflı işlerde yılda 7,7 güne çıkıyor. Bu fark, farklı iş pozisyonları arasındaki uçurumun, resmi devamsızlıktan çok, hastayken işe gelme eğiliminde kendini gösterdiğini ortaya koyuyor.

Gizli Maliyetler, Resmi Devamsızlıktan Daha Ağır

Fransa’daki DARES kurumu tarafından değerlendirilen bilimsel literatüre göre, présentéeisme’in görünmeyen maliyetleri, resmi devamsızlıkların yarattığı doğrudan maliyetleri aşabiliyor. CSL'nin raporu, bu durumun yalnızca hastalık bulaşma riskini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda verimliliği düşürdüğünü, hatalı karar ve uygulamalara yol açtığını, çalışan motivasyonunu ve memnuniyetini azalttığını, tükenmişliği artırdığını ve sonuç olarak işten ayrılma oranlarını yükselttiğini vurguluyor.

Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, işini kaybetme korkusu çalışanları hasta olmalarına rağmen işyerine gitmeye zorluyor. Bu durum sadece bireysel sağlığa zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda çalışma ortamında sağlıksız rekabet ve yoğun stresin artmasına neden oluyor.

Kurum Kültüründe Değişim Şart

CSL, Lüksemburg’daki birçok şirkette “hasta olunsa bile işe gitme” kültürünün adeta yazılmamış bir kural haline geldiğine dikkat çekiyor ve bu anlayışın değişmesi gerektiğini savunuyor. Oda, işverenlerin bu tür davranışları örtük şekilde teşvik etmek yerine, hastalığın damgalanmasının önüne geçmeye, çalışanları iyileşene kadar desteklemeye ve sağlıklı geri dönüşü teşvik etmeye odaklanmaları gerektiğini belirtiyor.

Kurumsal açıklamada, “Bu temel ilkeler, présentéeisme’in önlenmesi ve olumsuz etkilerinin azaltılması adına şirketlerin ve kamu kurumlarının politika öncelikleri arasında yer almalıdır,” denildi.

Uzmanların bu olgunun tehlikelerine vurgu yapmasına rağmen, işveren dünyasının bu uyarılara nasıl yanıt vereceği belirsizliğini koruyor. Ancak açık olan şu ki: Lüksemburg’un iş kültürünü yeniden değerlendirme zamanı her zamankinden daha fazla geldi.








Lüksemburg, ABD'nin Ekonomi Politikalarının Olası Olumsuz Etkilerine Karşı Kırılgan


Lüksemburg – 1 Nisan 2025
Lüksemburg’un Amerika Birleşik Devletleri’ne doğrudan ihracattaki payı sınırlı olsa da, bu küçük Avrupa ülkesi, ABD hükümetinin ekonomik politikalarının dolaylı sonuçlarından etkilenebilir. Lüksemburg Resmî İstatistik ve Ekonomik Analiz Kurumu STATEC tarafından yayımlanan son “Conjoncture Flash – Mart 2025” raporunda bu uyarıya yer verildi.


Gümrük Tarifeleri: Küresel Ekonomik Dengelere Yönelik Tehdit

Lüksemburglu ekonomistlerin başlıca endişesi, Donald Trump yönetiminin ithalat tarifelerini artırma yönündeki son kararı. Bu önlem, ABD'nin ticaret açığını azaltmak, iç pazarı "adil olmayan rekabetten" korumak ve yerli üretimi teşvik etmek amacıyla alındı. Ancak STATEC'in değerlendirmesine göre, bu tür korumacı politikalar genellikle diğer ülkelerin misilleme kararlarıyla karşılık buluyor ve küresel ticaret savaşlarını körüklüyor.

Yapılan simülasyonlar ve ekonomik etki analizleri, bu politikaların küresel ticareti yavaşlatma, ekonomik faaliyetleri azaltma ve enflasyonist baskıları artırma riski taşıdığını ortaya koyuyor. Şubat ayından bu yana açıklanan bu politikaların ardından finans piyasaları düşüş eğilimi gösterdi. Aynı dönemde, Amerikan tüketici güveninde belirgin bir azalma yaşanırken, doların euro karşısındaki değeri de ciddi şekilde düştü.

Lüksemburg Ekonomisi Üzerindeki Dolaylı Etkiler

Lüksemburg’un ABD’ye doğrudan mal ve hizmet ihracatı sınırlı olsa da, uzmanlar ülkenin, özellikle en büyük ticaret ortağı olan Almanya’nın Amerikan pazarındaki taleple ilgili yaşayacağı zayıflıklardan dolaylı olarak etkilenebileceğini belirtiyor. STATEC bu konuda şu şekilde uyarıyor: “ABD’nin ticaret politikaları, özellikle Alman otomotiv sektörüne yönelik baskılar, Lüksemburg ekonomisine de dolaylı yoldan zarar verebilir.”

Almanya’nın otomotiv endüstrisi, Trump yönetiminin hedefinde olan doğrudan ihracat kalemlerinden biri ve Lüksemburg ekonomisiyle güçlü bağlantılara sahip. Bu sektörün üretim ve ihracatında yaşanacak olası bir düşüş, Lüksemburg’daki tedarikçiler, hizmet sağlayıcıları ve finans kuruluşları üzerinde de ciddi etkiler yaratabilir.

Belirsiz Görünüm ve Hazırlıklı Olma Gerekliliği

ABD’nin dış ve ekonomi politikasında artan korumacı eğilimler karşısında STATEC, Lüksemburg’daki kamu ve özel sektörün uluslararası gelişmeleri yakından takip ederek farklı senaryolara karşı hazırlıklı olmasını öneriyor. Birçok ülkenin Amerikan pazarına olan bağımlılığını azaltmak için çözümler aradığı bir dönemde, Lüksemburg’un da çeşitlendirme stratejileri geliştirerek kırılganlıklarını azaltması gerektiği vurgulanıyor.

STATEC raporunun genel değerlendirmesi ise net: Küreselleşmiş bir dünyada, doğrudan ticaret hacmi sınırlı olan ülkeler dahi büyük ekonomik güçlerin kararlarının etkilerinden tam anlamıyla korunmuş sayılmaz. Bu nedenle Lüksemburg gibi küçük ancak bağlantılı ekonomiler için uluslararası risklere karşı proaktif politika üretmek her zamankinden daha büyük önem taşıyor.








Lüksemburg Hükümetinden Yeni Girişimcilere Büyük Destek: Geleceğin İş Dünyasına Altın Fırsatlar


Lüksemburg – 1 Nisan 2025
Lüksemburg Hükümeti, ekonomik kalkınmayı teşvik etmek, istihdam yaratmak ve yenilikçiliği desteklemek amacıyla yeni kurulan şirketlere yönelik kapsamlı destek paketleri hazırladı. Mali yardımlar, uzman danışmanlık hizmetleri, yatırım sübvansiyonları ve dijitalleşme programlarını içeren bu destekler, küçük ve orta ölçekli işletmelerin hızlı ve sürdürülebilir büyümesine uygun bir zemin hazırlıyor.

İşte Lüksemburg’daki yeni girişimlerin faydalanabileceği en önemli destek programlarına genel bir bakış:

1. Şirket Kuruluşu İçin Başlangıç Yardımı (Aide à la primo-création d’entreprise)

Bu mali destek, şirketini yeni kurmuş ve iş geliştirme sürecinin başında olan girişimciler için tasarlanmıştır.

  • Tutar: Aylık 2.000 avro olmak üzere 6 ay boyunca toplam 12.000 avroya kadar

  • Destek türü: Karşılıksız ve geri ödemesiz

  • Koşullar:Şirket kuruluş izni (Autorisation d’établissement) en fazla 6 ay önce alınmış olmalıDevlet onaylı bir yönetim eğitiminin tamamlanmış olması

2. KOBİ’lere Yatırım Sübvansiyonları (Subventions à l’investissement pour PME)

Ekipman, altyapı veya yenileme yatırımları yapmak isteyen küçük ve orta ölçekli işletmeler için uygundur.

  • Tutar: Masrafların %20’sine kadar (belirli bölgelerde %30’a kadar)

  • Kapsam:Teknik ekipman ve makinelerAltyapı geliştirme veya yenilemeYenilikçi üretim teknolojileri ve sanayi inovasyonları

3. Dijitalleşme ve Çevresel Sürdürülebilirlik Desteği (Aides à l’innovation et à la digitalisation – SME Packages)

Bu destek, dijital dönüşüm ve çevresel sürdürülebilirlik süreçlerini hızlandırmayı hedeflemektedir.

  • Kapsam: Dijitalleşme ve sürdürülebilir kalkınma projeleri

  • Destek oranı: Giderlerin %70’ine kadar

  • Amaçlar:Dijital çözümlerin uygulanmasıEnerji verimliliği ve çevresel etkilerin azaltılması

4. Genç Yenilikçi Şirketlere Destek (Aide aux jeunes entreprises innovantes)

Araştırma-geliştirme, teknoloji ve inovasyon alanlarında faaliyet gösteren startup'lar için özel olarak hazırlanmıştır.

  • Destek türü:Karşılıksız yardımGeri ödemeli ön finansmanSermaye ortaklığı

  • Koşullar:Şirketin 5 yıldan genç olmasıİnovasyon veya Ar-Ge alanında aktif olması

  • Destek oranı: Giderlerin %70’ine kadar

5. Uzman Danışmanlık Hizmetleri Desteği (Aides pour services de conseil)

İşletmeler, çeşitli alanlarda profesyonel danışmanlık hizmetleri almak için bu sübvansiyondan faydalanabilirler.

  • Destek oranı: Danışmanlık giderlerinin %30 ila %50’si

  • Alanlar:İş stratejisiPazarlama ve marka geliştirmeDijital dönüşümİç ve dış pazar geliştirme

6. Fuar ve Ticaret Etkinliklerine Katılım Desteği (Aide à la participation aux foires et salons)

Uluslararası düzeyde marka ve ürün tanıtımı yapmak isteyen şirketler için fuar katılım masraflarının bir kısmı karşılanır.

  • Kapsam:Stant kiralamaUlaşımKonaklamaTanıtım materyalleri

  • Destek oranı: Toplam masrafların %50’sine kadar

7. Fit 4 Digital ve Fit 4 Digital Packages Programları

Ekonomi Bakanlığı desteğiyle Luxinnovation tarafından yürütülen bu iki aşamalı program, küçük şirketlerin dijital dünyaya geçişini kolaylaştırmak amacıyla hazırlanmıştır.

  • 1. Aşama: 5.000 avro değerinde ücretsiz dijital analiz (diagnostic)

  • 2. Aşama: 5.000 avroya kadar dijital araç uygulama desteği (web sitesi, CRM, otomasyon, e-ticaret vb.)

  • Koşul: Şirketin çalışan sayısı 50’den az olmalıdır

SIMOURQ ile Devlet Desteklerine Uzman Eşlik

Bu bağlamda, Lüksemburg’daki yeni girişimciler ve startup sahipleri, SIMOURQ şirketiyle iletişime geçerek tüm bu desteklerden yararlanmak için gerekli danışmanlık ve rehberlik hizmetini alabilirler.

SIMOURQ, şirket kuruluşu, resmi evrak düzenleme, destek başvurularının hazırlanması ve takip süreçlerinde güvenilir bir iş ortağıdır.

Ayrıca SIMOURQ, bünyesindeki uzman birimlerle aşağıdaki alanlarda da hizmet sunmaktadır:

  • Her tür reklam ve kurumsal kimlik tasarımı ile baskı hizmetleri

  • Şirketlere özel web sitesi tasarımı ve dijital çözümler

  • Çok dilli içerik üretimi

  • Resmi ve teknik çeviri hizmetleri

  • Kitap ve kültürel yayınların basımı

  • Çok dilli bağımsız medya hizmeti (SIMOURQ news)

Daha fazla bilgi almak, ücretsiz ilk danışmanlık hizmetinden yararlanmak ve devlet destekleri sürecini başlatmak için: www.simourq.com adresini ziyaret edebilirsiniz.







Start-up Yatırımlarına Yeni Vergi Kredisi: Lüksemburg'da Yenilikçiliğe Destekte Yeni Bir Adım


LÜKSEMBURG – 1 Nisan 2025
Lüksemburg Hükümeti, ülkede ikamet eden vatandaşları yenilikçi ve yeni kurulmuş şirketlere yatırım yapmaya teşvik etmeyi amaçlayan yeni bir girişimi kamuoyuna duyurdu. Bu girişim kapsamında yatırımcılara özel bir vergi kredisi (crédit d'impôt) sunulması öngörülüyor. Planlanan bu teşvik, yakın zamanda bir yasa tasarısı haline getirilerek Meclis'e sunulacak.

Ekonomi Bakanı Lex Delles ile Maliye Bakanı Gilles Roth, konuyla ilgili düzenledikleri ortak basın toplantısında, vergi teşviğinin mali detaylarının ve üst sınırının henüz netleşmediğini ancak kesinlikle bir tavan sınırı içereceğini belirttiler.

Yeniliğe ve Gelecek Odaklı Ekonomiye Hedefli Destek

Bu girişim, CSV ve DP partilerinin oluşturduğu koalisyon hükümeti tarafından hazırlanan on maddelik kapsamlı bir programın parçası. Programın amacı, start-up’lar, scale-up’lar ve spin-off’lara destek sağlayarak, uzun vadede ulusal ekonomiyi temelden güçlendirecek bütüncül bir yenilikçilik ve girişimcilik ekosistemi oluşturmak.

Yetkililere göre, programın ana odağı; siber güvenlik, ileri teknoloji (deeptech), sürdürülebilir kalkınma, sağlık teknolojileri ve finansal teknolojiler (fintech) alanlarında yenilikçiliği desteklemek. Bugün itibarıyla Lüksemburg’da faaliyet gösteren 280’in üzerinde fintech şirketi bulunması, bu sektörün yüksek potansiyeline işaret ediyor.

SNCI Aracılığıyla Kamu Yatırımları

Hükümet ayrıca, Ulusal Kredi ve Yatırım Şirketi (Société Nationale de Crédit et d’Investissement – SNCI) aracılığıyla "Future Fund I & II" fonları kapsamında önümüzdeki beş yıl içinde 300 milyon avro tutarında yatırım gerçekleştireceğini açıkladı. Bu fonlar, projelerin maliyetlerinin %80’ine kadar olan kısmını, her şirket için azami 200.000 avro tavanıyla karşılayabilecek.

Ekonomi Bakanı Lex Delles, kamu yatırımlarının tam bir şeffaflıkla gerçekleştirileceğini ve kamu kaynaklarının doğru kullanımı için gerekli denetim mekanizmalarının devreye alınacağını vurguladı. Maliye Bakanı Gilles Roth ise planın, kamu ve özel sektör yatırımları arasındaki iş birliğine dayandığını ve bu sayede sürdürülebilir ve uzun vadeli getirilerin sağlanmasının hedeflendiğini belirtti.

Uluslararası Yetenek Çekmek İçin Vergi Kolaylığı

Mali desteklerin yanı sıra hükümet, yenilikçi şirketlerin daha fazla büyümesini sağlamak amacıyla uluslararası uzmanları ülkeye çekmeye çalışıyor. Bu çerçevede, nitelikli yabancı çalışanlara yönelik özel bir vergi rejimi sunulacak. Bu düzenleme kapsamında, bu çalışanlar yıllık 400.000 avroya kadar olan gelirlerinin yalnızca yarısı üzerinden vergi ödeyecek ve bu ayrıcalık azami 8 yıl boyunca geçerli olacak.

Bu adım, Lüksemburg’un iş gücü piyasasını daha rekabetçi kılmak ve özellikle inovatif ve teknolojik sektörlerde yaşanan nitelikli iş gücü açığını kapatmak amacıyla atılıyor.

Devam Eden Konut Krizi: Göz Ardı Edilmeyen Bir Zorluk

Bakanlar ayrıca, konut krizinin hâlâ ülkenin ekonomik gelişimi ve nitelikli iş gücü ile yatırımcı çekimi açısından ciddi bir engel oluşturduğunu kabul etti. Her iki bakan da, hükümetin konut inşasını artırmaya yönelik kapsamlı önlemler aldığını ve yapılaşma faaliyetlerinin önümüzdeki yılların öncelikli politikaları arasında yer aldığını ifade etti.

Değerlendirme

Bu on maddelik destek paketiyle birlikte, Lüksemburg Hükümeti yalnızca start-up’ların kuruluş ve büyüme aşamalarında onları desteklemeyi değil, aynı zamanda vergi teşvikleri yoluyla yerli yatırımcıları teşvik etmeyi, kamu-özel sektör iş birliklerini genişletmeyi ve uluslararası yeteneklerin ülkeye kazandırılmasını kolaylaştırmayı hedefliyor.

Bu strateji, Lüksemburg’un Avrupa’nın en yenilikçi ve girişimci dostu ülkelerinden biri olma yolundaki siyasi kararlılığının da açık bir göstergesi.







Lüksemburg’dan Londra’ya Vizesiz Seyahat Dönemi Sona Erdi: 2 Nisan’dan İtibaren ETA Zorunlu


LÜKSEMBURG – 1 Nisan 2025
2 Nisan 2025 Çarşamba gününden itibaren, İrlanda hariç tüm Avrupa Birliği vatandaşlarının Birleşik Krallık’a seyahat edebilmesi için Elektronik Seyahat Yetkisi (Electronic Travel Authorisation – ETA) alması zorunlu hale geliyor. Bu yeni düzenleme, Birleşik Krallık’ın Brexit sonrası yürürlüğe koyduğu sıkı göç politikalarının bir parçası olarak, sınır güvenliğini artırmak amacıyla uygulamaya kondu.

Kısa Süreli Ziyaretler İçin Bile Yasal Zorunluluk

Birleşik Krallık hükümetinin yaptığı resmî açıklamaya göre, aralarında Lüksemburgluların da bulunduğu tüm Avrupa vatandaşları, seyahatlerinden önce ETA başvurusunda bulunmak zorunda. Amerika Birleşik Devletleri’ne girişte kullanılan ESTA sistemine benzer şekilde çalışan ETA, çevrim içi olarak alınabiliyor ve dijital biçimde pasaporta bağlanıyor.

ETA başvuru ücreti şu anda 10 sterlin (yaklaşık 12 avro) iken, bu tutar 9 Nisan’dan itibaren 16 sterline (yaklaşık 19 avro) yükseltilecek. Başvuru işlemi, Birleşik Krallık’ın resmî hükümet sitesi gov.uk veya UK ETA mobil uygulaması üzerinden yapılabiliyor. Başvuru sırasında pasaport fotoğrafı ve başvuru sahibinin yüz fotoğrafı sisteme yükleniyor.

İki Yıllık Geçerlilik ve Sınırsız Giriş Hakkı

ETA, iki yıl süreyle geçerli olacak ve bu süre zarfında Birleşik Krallık’a sınırsız sayıda giriş hakkı sağlayacak. Ancak her ziyaretin süresi altı ayı aşmamalı. Pasaport değişikliği halinde ise yeni ETA alınması gerekecek. Hükümet, başvuru sahiplerine yolculuklarından en az üç iş günü önce başvuru yapmalarını tavsiye ediyor. Ancak çoğu başvuruya birkaç dakika içinde yanıt verildiği belirtiliyor.

ETA, bebekler ve çocuklar dahil olmak üzere tüm yolcular için zorunlu olacak. Bununla birlikte, 18 yaş altı Fransız öğrenciler, okul organizasyonuyla yapılan resmî ziyaretlerde bu zorunluluktan muaf tutulacak.

Kimler ETA’dan Muaf?

ETA uygulamasından muaf tutulan gruplar şöyle:

  • Britanya veya İrlanda pasaportu sahipleri

  • Birleşik Krallık’ta süresiz oturma izni bulunan kişiler

  • Heathrow ve Manchester gibi bazı havalimanlarında yalnızca transit geçiş yapacak ve sınır kontrolünden geçmeyecek yolcular

Ancak Birleşik Krallık’taki çoğu havalimanında, kısa süreli aktarmalar için bile ETA şartı aranacak.

Uygulamanın Geçmişi ve Hükümetin Hedefi

ETA sistemi ilk kez 2023 yılında Katar vatandaşları için uygulamaya kondu. 2024’te ise Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri, ABD, Kanada ve Avustralya gibi yaklaşık 50 ülke için zorunlu hale getirildi. İngiliz İçişleri Bakanlığı'nın (Home Office) verilerine göre, 2024 sonu itibarıyla 1,1 milyondan fazla ETA belgesi düzenlendi.

Göç ve vatandaşlık işleri bakanı Seema Malhotra, 5 Mart tarihinde yaptığı açıklamada, bu sistemin geliştirilmesinin “teknoloji ve inovasyon yoluyla sınırların güvenliğini sağlamaya yönelik bir adım” olduğunu vurgulamıştı.

AB de Benzer Bir Sisteme Hazırlanıyor

Öte yandan, Avrupa Birliği de ETA’ya benzer bir uygulama olan ETIAS (European Travel Information and Authorisation System) sistemini yürürlüğe koymaya hazırlanıyor. 2026 yılında hayata geçecek bu sistem, Schengen bölgesine seyahat eden üçüncü ülke vatandaşlarının önceden seyahat izni almasını zorunlu kılacak.

Değerlendirme

Bundan böyle Birleşik Krallık’a seyahat etmek isteyen Avrupa vatandaşları, aralarında Lüksemburgluların da bulunduğu geniş bir kesim için yeni bir idari süreci tamamlamak zorunda kalacak. Hükümetin sınır kontrollerine verdiği önemin arttığı bu dönemde, yolcuların bu yeni kuralları iyi tanıması ve zamanında başvuru yapması olası aksaklıkların önüne geçebilir.

Seyahate çıkmadan önce ETA başvurusunun yapıldığından emin olunması, bilet alımından önce bu koşulların gözden geçirilmesi önem taşıyor.